Murathan Mungan’ın editörlüğünde, günümüz yazarının seçtiği ve denemeleri eşliğinde sunduğu 12 öyküyü içeren bu seçki, tüm edebiyat severlere ve özellikle gençlere şiddetle tavsiye edeceğim bir eser. Eserde yer alan öyküler Cumhuriyet sonrası edebiyatımızın usta kalemlerinden, sunular da yakın dönemin başarılı yazarlarından olunca zaten aksi beklenmiyor olabilir, ancak o kadar da basit değil.
Neden derseniz…
İlk gençliğimize, büyümenin o sancılı yıllarına cesurca kapı açıyor Mungan. O dönemlerde okudukları ve etkisinden çıkamadıkları hikayeleri soruyor yazarlarımıza. Çocukluklarını hatırlamaya iterken aynı zamanda soyup, hatıralarıyla çıplak bırakıyor onları. “Bazen” diyor, “okuduğunuz bir öykü sizi birkaç yaş birden büyütür. Çoğu kez, edebiyat, hayattan daha çabuk büyütür.” Onlar, günümüzün usta kalemleri;
Nurdan Gürbilek; seçtikleri öyküler eşliğinde kendi büyüme yıllarına döndükçe, beraberinde bizlere de, o pek de severek hatırlamadığımız, paylaşmayı sevmediğimiz, yüksekten bakıp bolca hata yaptığımız çalkantılı yılları; ilk aşkı, ilk acıları, saçmalıklarımızı, aileye başkaldırıları, çarpılan kapıları, yükselen sesleri, kuşak çatışmalarını birer birer hatırlatıyorlar. Kimi acı, kimi tatlı hatıralarla, kendileri ile birlikte, bizim kabuklarımızı da birer birer soyuyor, geçmişimizle yüzleştiriyorlar…
Hikayelerin her biri birbirinden enfes. https://1000kitap.com/yazar/i118631’ın “Eskici” hikayesini Füsun Akatlı’nın o müthiş değerlendirmesi ardından okuyunca insan, “dil gurbeti”nin acısını, yaşamayanın anlayamadığı anadilden uzak kalmanın o derin sancısını içinde hissediyor örneğin. Kendi adıma, dil üzerine dönen kısır tartışmalara ilişkin hissettiklerimde ayrı bir seviye, müthiş bir empati yarattı bu kısacık hikaye… 15 dakikada okuyabilir, ama etkisini yıllar boyu hissedebilirsiniz. Ayfer Tunç,
Orhan Kemal’in kaleminden yoksunluk ve onuru aktarıyor; Fatih Özgüven çocukluğumun kabuslarının sebebi
Kemalettin Tuğcu’nun o hain, zalim çocuk kahramanlarını -hayatımda belki de ilk kez- anlayabilmemi sağlıyor. Necati Güngör
Vüs'at O. Bener’in “Havva”sı ile yoksul ve kimsesiz çocukluğun o can yakıcı hüznünü, küçücük yaşında ayran satıp kardeşlerine bakmaya çabalayan küçük Hasan ile besleme Havva’nın sesinden özetliyor.
Benim için her yönüyle doyurucu, besleyici, keyifli bir okuma oldu. Ancak Hasan Ali Toptaş’ın yorumu ile
Osman Şahin’in “Beyaz Öküz”ünü okumaya doyamadığımı,
Oğuz Atay’ın babasına mektubu eşliğinde Nurdan Gürbilek’in yazarın tüm edebi hayatına dair yaptığı o muazzam değerlendirmeyi içime çeke çeke hatmettiğimi özel olarak not düşmem lazım.
Kitaptaki tüm hikayeler güzel ve etkileyici; çoğunu daha önce okumuştum. Ancak büyük kalemlerin denemeleri eşliğinde tekrar okumak bambaşka bir keyif verdi bana; yalnız başıma okuduğumda hızlıca bitirip geçtiğim, ya da -Kemalettin Tuğcu’da olduğu gibi- kızıp üzerine düşünmeyi reddettiğim kimi öykülerin katmanları altında saklı olanları ilk kez farkettim, derinlemesine kavradım. Gösteren, öğreten bu büyük ustalara selamlar olsun!
Son olarak hikayecilik ile ilgili birkaç kelamım olacak. Sıradan bir okur olarak, hikaye yazımının fazla basite alındığı; aynı, bir kafiye uyduranın kendini şair sanması gibi, söyleyecek sözü olan herkesin yazdığına “hikaye” denmesi ile ilgili bir kaygı bu. Kimi edebiyat kitaplarında bile “hikaye” romana göre kısa, az kahramanlı, tek boyutlu ve olayı derinlemesine araştırmayan bir tür olarak tanımlanıyor. Sanki roman yazmaya zamanı ve sabrı olmayanlar hikaye yazabilirmiş gibi…
Hikayecilik hiç de öyle basite alınabilecek bir tür değil. İsteyenin hikaye yazması ile değil derdim -tam tersine hatta-, ama yazılanı çoğu kez sadece mesajına -ya da yazanın meşrebine- bakarak göklere çıkaranlarla. Derin, katmanlı, çok boyutlu bir yazın türü öykü; “örgüt”, “siyasi görüş”, “toplumculuk” yaftaları altına saklanıp her yazılan alkışlandığında, iyi ile kötü ayırd edilemez olduğunda, bence istenen ilgiyi de, gereken takdiri de yakalayamıyor.
İşte tam da bu nedenle Mungan’ın bu derlemesini, iyi ile kötü hikaye arasındaki farkı da anlamamızı sağlayan bu muazzam seçkisini, edebiyat severlere öneriyorum.