Kim onaltı yaşında okuduğu bir kitapta yazarın kendi gibi görünen bir ben ile karşılaşıp onunla neredeyse özdeşleşmemiştir ki, ben sene dönüşmüş ve sen ben olmuştur, o ilk inanç ve büyüyle kalkmıştır bütün sınırlar. Rollerin değiş tokuş edilmesine gerek bile kalmamıştır, rol diye bir şey görülmemiştir ki. Tıpkı bizim gibi açlık çeken, acı çeken, tıpkı bizim gibi düşünen ve duyan biri değil midir şiirdeki o ben, o da bizim gibi güçlü ya da güçsüz, yüce ya da zavallı ya da hepsi bir arada değil midir, bir kaç saatliğine ya da bir aylığına, başka şiirlerle başka kitaplar gelerek onun yerini alana, yine bizim kendi benimizi istila edene değin onunla özdeş değil miyizdir?