İnsanlığın Mars'a peyderpey göç ederek nasıl mahvettiğini anlatıyor kitap. Ne yazık ki girdiğimiz her yeri ve her şeyi harap ettiğimiz için Mars'ı da telef ediyoruz kitapta. Farklı mekanda ve farklı karakterler arasında geçen bir dizi hikayenin bazısı çok ilgi çekiciydi, bazısı çok basit. Bu göç Amerikalıların göçü aslında. Bir özeleştiri gibi de düşünebiliriz bence yazar açısından. Malum insanlık genel tanımının dışında özel olarak Amerikalılar girdiği yeri mahveder. İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra yazıldığını düşünürsek kaos halindeki dünyanın başka gezegene göç etmek istemesini normal karşılarız. Savaşın yıkıcı resminin sıcağı sıcağına yaşandığı yıllarda yazılan eser bu yıkıcılığı kurguda aynı şekilde yansıtmış. Sosyolojik tespitleri günümüze uyarlanınca yavan kalıyor lakin. Din adamlarının göç ettiği kısım gibi. Günümüzde din adamlarının önceliği yahut önemi pek olmaz. Marslı'ları Müslüman yapmak ya da Hristiyan yapmak gibi bir derdimiz olacağını sanmıyorum. Ama o zamanlar öyleymiş demekki. 2000 li yılları anlatıyor lakin siyahiler hala köle hükmünde. Bunu da net olarak öngörememiş Bradbury. Amerika' nın siyahi başkanı olduğunu duysalar şok olacaklardı. Yine de genel olarak sosyolojik tahliller ve göç psikolojisini iyi yansıttığını düşünüyorum. Velhasıl güzel eser, güzel kurgu, Bradbury kalitesi... İyi okumalar.

Mars YıllıklarıRay Bradbury · İthaki Yayınları · 20201,788 okunma

39 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

İki Kelam