Amerika’nın en önemli yazarı sayılan Toni Morrison bu kitabını Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldıktan sonra yazmış. Bu kez ırkçılığı sadece ten renginden değil, inanç ve kuşaklararası anlaşmazlıklarla ve farklı bakış açısıyla ele almıştır. Siyahilerin kendi aralarında da bir hiyerarşisi söz konusudur, daha açık tenliler daha az söz veya güç sahibidir. Özgürlüğüne kavuşmuş siyahi erkeklerin kurdukları, kendilerini tamamen dış dünyadan soyutladıkları ve adına Cennet dedikleri köydeki yaşamlarında çıkan anlaşmazlıklar ve iç çatışmalar onlara suç yıkacak birilerini buldurmuştur; köyün yakınındaki Manastır’da, farklı sebeplerle tesadüfi bir şekilde biraraya gelen bir grup beyaz kadındır bu köydeki huzursuzluğun sebebi. Çünkü hem Manastır olarak bilinen yerin önceden farklı sebeplerle kullanılması, hem kadınların yaşam biçimleri onların ataerkil sistemine ters ve uygunsuz gelmektedir. Kendilerince kurdukları cennetlerini, onlara daha önceden yaşatılmış işkence yöntemlerini, Manastır kadınlarına yaşatma düşüncesiyle hareket etmeleri ise tam bir yıkım, acı ne derseniz. Kitap dokuz bölümden oluşmakta ve ilk bölüm bu köyün nasıl kurulduğunu ve öncesindeki gelişmeleri anlatmakta. Diğer bölümlere Manastır’da yaşayan kadın karakterlerin isimleri verilmiş. Her birinin hikayesi geçmiş zaman ve şimdiki zamana dönerek anlatılmış. Bu sebeple akıcılığı duraksatsa da okuduğum en iyi romanlara adını yazdırdı. Ne diyebilirim ki şahaneydi.

CennetToni Morrison · Sel Yayıncılık · 202243 okunma

·

256 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Cigdem