Bazıları yaşamayı öylesine öğrenememişlerdir ki,.."Çağdaş toplumlar kendine özgü bir olguyu da birlikte getirmiştir.İnsan eskisinden çok daha fazla sayıda insanla, çok daha kısa süreli,daha yüzeysel ilişkiler kurma eğilimindedir.Bu,soğuk bir günde karşılaşan bir grup kirpinin öyküsüne benzer.Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar, ama dikenleri birbirine batar.Birbirlerinden ayrıldıklarındaysa soğuktan rahatsız olurlar. İleri geri hareket ederek sonunda dikenlerini batırmadan birbirlerini ısıtabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar.."
Buradaki alıntıda belirttiği gibi hayattaki yerimizi bulmak, yaşamı anlamlandırmak, önce kendimizi ve sonra bizi saran insanları değerli kılmak için okunması gereken Engin Geçtan eseridir İnsan Olmak"
Kimdir Engin Geçtan?
Türk psikiyatri profesörü, psikoterapist ve yazar..
Irvin D Yalom gibi kendine özgü terapi yöntemleri geliştip mesleği ve edebiyata eşit duyarlılıkla yaklaşıp mesleki birikimlerini kullanarak edebiyat alanında
İnsan-Toplum
İnsan- Hayat
içerikli eserlere imza atmıştır.
Engin Geçtan ın İnsan Olmak* eseri için kendi alanı ile akademik bilgilerinin sosyoloji ile harmanlanmış şekli diyebiliriz.
Eğitici karakterdeki eserin dili akıcı..
İnsan Olmak* incelikli insan yolunda duygu düşünce kalıplarını örnekleyerek nitelikli bir kılavuz eser, başucu eseri gibi değerlendirebiliz.
Eserde konu başlıkları şu şekilde sıralanıyor:
BİREY VE TOPLUM
ANA-BABA VE ÇOCUK
ÖFKE VE DÜŞMANLIK
DEĞERSİZLİK DUYGUSU
KAYGI
SORUMLULUKTAN KAÇIŞ
YALNIZLIK
ORTAK-YAŞAM İLİŞKİSİ
NEVROTİK KISIRDÖNGÜ
YAŞAM VE ÖLÜM
KENDİNİ YAŞAMAK
EPILOG
KAYNAKÇA
Engin Geçtan eserin bir bölümünde şöyle diyor:
“Dünyada iki tür insan vardır: Yaşayanlar ve yaşayanları seyredip eleştirenler. Seyretmek ölümü, katılmak ise yaşamı simgeler!”
Öğüt veriyor. Diyor ki yaşamak için durmak, düşünmek yerine, hayata karışın. Sorunlara saplantılı kalmayın.
Düşünceler kadar duygular da doğal duygular da önemlidir. Hatta duygular daha önemlidir.
Ve anlatıyor..
“İnsanın kendi sorumluluğunu üstlenmesi, bir başka insanın sorumluluğunu üstlenmesinden çok daha güçtür”.
“Bir insanın kendi seçimiyle ve ‘geçici’ olarak yalnızlığa çekilmesi çoğu kez yapıcı ve yaratıcı sonuçlar doğurur.
Yaratıcı insanlar yapıtlarını ya da buluşlarını ancak böyle yapıcı bir yalnızlık süresinde ortaya çıkarabilirler. Bir başka deyişle, yaratıcı kişi, gerektiğinde yalnız kalabilmekten korkmayan insandır”.
“Diğer insanlarla birlikteyken tedirgin olan kişi, tüm enerjisini gereksiz yere savunma amacıyla kullandığından kendisinde var olan potansiyeli de harekete geçiremez ve kapasitesinin altında bir etkinlik gösterir.”
“İnsan, duyguların dürüstçe yaşanabildiği bir çevrede yetişmişse olumlu duygular gibi olumsuz duygularını da açıkça yaşamayı öğrenebilir, dolayısıyla kendine fazla yabancılaşmaz.”
“İnsan öfke duyduğu insanı önce benliğine mal eder, sonra içindeki insanı yok etmek amacıyla kendi canına kıyar…Dünyada umduğunu bulamadığı sonucuna ulaşan kişi, kendini ortadan kaldırmakla dünyayı cezalandıracağına inanır.”
“Toplumun erkek kimliğine ilişkin beklentilerini karşılayamadığı için kendisini değersiz bulan insanlar, erkekliklerini abartılmış bir biçimde yaşayarak üstün bir varlık olabilecekleri sanısına kapılır.”
“Bir insanın kendi benliğini ne ölçüde diğer insanların görüşlerine göre değerlendirdiği, o insanın yalnız kaldığı zaman yaşayacağı korkunun oranını belirleyen en önemli etmenlerden biridir.”
Demek isterim ki nitelikli bir eser..
Konusuna ilgili duyanlara tereddütsüz önerebilirim.
Son olarak
***Gerçek anlamda sevgi, diğer insanları da kendimiz kadar sevebilmeyi içerir, kendimizden çok ya da kendi yerimize değil.***
İyi okumalar dilerim.