Sayfa sayısı az olmasına rağmen oyalana oyalana okuduğum bir kitaptı. Kitabın adının nereden geldiğini daha iyi kavrayabilmek için ismi araştırdım. Edindiğim bilgilere göre bir hastalık ismiymiş. Nadir görülen ama belli bölgelerde sık rastlanılan bir hastalıkmış. Kitap başlangıçta bir gemide seyahat eden yolculardan, geminin bunaltıcı havasından ve tıklım tıkış oluşundan bahsediyordu. Kitap kahraman bakış açısına sahip olduğu için anlatıcı da yolculardan biriydi. Bir gece bu kahraman geminin güvertesine çıkar. Yalnız kalıp düşünmek ister. Öncesinde fark etmediği ama sonra yanında bir başka yolcunun daha olduğunu anlar. Nazikçe yolcunun yanından ayrılır. Biraz ilerledikten sonra o yolcu kendisini durdurur. Kendisine onu burda gördüğünü kimseye söylememesini, henüz buna hazır olmadığını ve kendi kabininden pek çıkmayan biri olduğunu söyler. Kahramanımız denileni yapar. Bir akşam tekrar karşılaşırlar. İşte bence kitap için absürt bir olay örgüsü buradan sonra başlar. Bu yolcu tutup hiç tanımadığı kahramanımıza içinde bulunduğu durumu, nasıl o hale geldiğini, kendi hayatını ve bunun gibi bazı gereksiz bilgileri anlatır. Sonra anlıyoruz ki kitaba da adını da veren amok koşucusu bu adammış. Amok bir delilik haliymiş. Bu yolcu da o delilik hali içerisinde savruluyormuş. Kitabın sonunda orayı pek anlamadım ama (gerçi canım okumak istemediği ve kendimi anlamak üstüne fazla düşündürtmediğim için anlamamam pek normal) galiba gemi kaza yapmış. Amok koşucusu olan yolcu ölmüş. Kitabı beğenmedim. Zaten kitabı yazarı için okumak istemiştim. Bu kitap yazarının okuduğum ilk kitabıydı.

Amok KoşucusuStefan Zweig · Filozof Yayınları · 2020112,1bin okunma

·

83 görüntüleme

Bu yorum görüntülenemiyor

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Zehra