Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

327 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Vicdanın varsa, kurtuluşun yok!
“İnsan, eğer insan kalacaksa, taraf tutmak zorundadır.” Graham Greene’den yapılan bu alıntıyla başlayan roman, insanın şahit olduğu haksızlıklara, adaletsizliklere ne kadar katlanacağı, vicdanıyla ne yapacağı sorusuna bir cevap arama çabasıdır. Başkahramanımız, 32 yaşında, babasına benzemekten korkan, başarısız ve mutsuz bir tiyatro oyuncusu olan Umut Çinici’dir: “Hayatım dediğim şey neydi? Cevabı biliyordum: Babama benzememek. Salyangoz gibi yavaş yürüyen, görenin sırtında evini taşıdığını sandığı zavallı adam! Hep yalnızdı; en iyi dostu, yoksulluğu olmuştu. Koyu bir sessizliğin ardında yaşardı; onu derin düşüncelere dalan bir sanmam, ne büyük bir yanılgıydı. Konuşmadan, saatlerce uzaklara baktığında aslında kendini pençesinden kurtaramadığı koyu bir can sıkıntısına teslim olduğunu anlamam için yıllar geçmesi gerekti.” Hayatını, çabucak tiryakisi olduğu, Sisyphos gibi ite kaka bir tepeye çıkarmaya çalıştığı bir yük, art arda sıralanan reddedilişlerin tekrarlanışı olarak tanımlar. “Hayat mutlu olmak içinmiş!” der buruk bir edayla, oysa mutsuzluğa alışmaktan ibarettir onun hayatı; hedefsiz, değersiz, kimsesiz, dar kanyonların arasına sıkışmış, coşkusuz ve yatağını derinleştirmeyen cılız bir akıntı... "O’nu dölyatağından en az üç kez cansız bir cenin gibi dışarıya atan İstanbul’da tutunma umudunu yitirdiği gece", entelektüel ve akıllı kişilerin oluşturduğu sıra dışı bir çetenin reisi olan Nihan’la karşılaşır ve vicdan serüveni başlar. “Hayatım diyebileceğim bir şey yoktu; bomboştum. Sanırım bu yüzden tekrar yüzeye çıktım; içi boş şeyler asla batmaz değil mi? İşte bu yüzden kolayca suyun üstüne çıktım. Ne Tanrı, ne de Şeytan ilgilendi benimle. Neden? Çünkü bomboştum; verebileceklerine karşılık onlara ne önerebilirdim ki?” Kusma Kulübü’ne üye olup vicdana yönelmeye, insanî değerlere önem vermeye başlayınca Tanrı ve şeytan onunla ilgilenmeye başlar; artık toplumdaki olumsuzluklar karşısında duyarsız değildir Umut, yok edilmesi gereken tek gerçek kötülük olarak düşündüğü zenginliğin karşısına geçer, taraf seçimini yoksulluktan yana yapar. Bundan sonra yapacaklarını “Göğsüme, artık korkmadığım vicdanıma dokundum. Önünde eğilebileceğim, uğruna adaklar sunabileceğim insancıl bir efendinin kulu olmuştum. Vicdanımı tutkularımın Tanrı’sı kılıp, ‘Kusacağım,’ dedim. ‘yapmak istediğim bu.’” diyerek açıklar. O'nun yaptığı bu seçim, kötülük karşısında verdiği kusma tepkisiyle somutlaşır. Kitabın adını aldığı bu eylem toplumsal bir eleştiridir aslında; kendinden başka her şeye duyarsız kalan zenginlere, medyayı magazine indirgeyen yazarlara, şöhret olmak için her şeyi göze alan kadınlara, çocuk tacizcilerine, ahlaksızlığı modern bir zırh gibi bürünenlere olan tepki kusma eylemi ile vurgulanır.Umut'un seçimleri üzerinden insanlığa, insanî değerlere dayanan bir dünya kurulma isteği ifade edilir. İnsanın kendisine acımaktan vazgeçtiğinde başkalarına da acıyabileceğini, şiddetin bazen adaletin ve yasaların temeli olduğunu, acımayı bilen, insancıl bir Tanrı’nın hüküm sürdüğü ideal bir dünyada insanın kendisiyle ilgili gerçekle buluşmasını anlatan sürprizlerle dolu bir yolculuğa çıkmak isteyenlerin kaçırmaması gereken bir kitap. Kendinizi mahrum bırakmayın. "Dışarıda nakarat gibi bir yağmur, penceredeyse insanı itirafa zorlayan, buyurgan bir loşluk var. Cama gecenin kumaşından dokunmuş bir perde gibi asılmış bu belirsizliğin gerisinde, geçmişini yitirenlere özgü bir yalnızlığın koynunda ürperiyor ve telefona kurtuluşa uzanan, ırmağın üzerindeki yıkılmamış son köprüymüş gibi bakıyorum: Şu en gerideki, ödü kopmuş askerin, ölümünden az önce baktığı gibi. Galiba arada mırıldanıyorum da. Aslında bunda garip bir şey yok: Bir kez daha kendi kendimin sırdaşı olmaya hazırlanıyor olmalıyım. Vakit geldi: Öç alanların intikam şölenine katılmak için ben de yerimi almalıyım."
Kusma Kulübü
Kusma KulübüMehmet Eroğlu · İletişim Yayınevi · 2013248 okunma
·
143 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.