Gönderi

“Bir finduğun içini.... yar sensiz yiyemem...” Masallarda, kitap sayfalarında, türkülerde nedense hep bu tür aşklardan söz edilirdi: Leyla ile Mecnun! Ferhat ile Şirin! Tahir ile Zühre! Kerem ile Aslı! Romeo ile Jülyet! Hepsi de “bir funduğun içini” yalnız başlarına yemedikleri için mi gitmişlerdi öte tarafa? Öyleyse hepsinin de canı cehenneme! Bazen insanlar “bir finduğun içini” yalnız başlarına yemeyecekleri kadar mı salaklaşıyor, bu denli mi duygu yüklü oluyorlardı? Duygusallığın doruk noktasına yuva kuranlara aşık mı dinliyordu? Yoksa aşk, salakların için düştükleri bir tuzak, kendi başlarına ördükleri bir koza mıydı? Sayfa: 72-73
·
95 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.