Kitabın üstünde ‘deneme’ yazdığı için yazarın kendini dışarı alarak yazma istencine yol açan nedenleri ve süreçlerini irdeleyeceğini düşünmüştüm.
Yanılmışım.
Yazar İnci Aral kendi hayatı üzerinden okuyucusuna mektup yazarak anlatıma girdi. Çocukluğundan başlayarak yazma serüvenini aktarmaya başladı.
“Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”
Sait Faik yazma istencini çok iyi ifade etmiş. Bunu başka bir yazar İnci Aral üzerinden okumak fazlasıyla mantıklı ve belki de olması gerekendi. Sonuçta bu büyüye en çok yazarlar kapılıyor. Nitekim kitap ortalarına kadar İnci Aral’ın kendi hayatından notlarla çok keyifliydi. Konuyla ilgisiz seminer notları, yazar ve kitap incelemeleri anlatıma girince beni kitaba bağlayan büyü bozuldu. Aralara serpiştirildiği çok belli olan cümleler de durumu kurtarmaya yetmedi. Bu şekilde farklı değerler taşıyan yazılar da önemini yitiriyor. İnsan dağıldığı için üstün körü üzerinden geçiyor.
İnci Aral romancı kimliğine rağmen deneme türüne bağlı kalarak, ilgisiz konular yerine yazma ediminin bütününü içine alan bir derinleşmeye gitseymiş kitap çok daha kayda değer hale gelebilirmiş.