Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

494 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 günde okudu
Bir kitaptan daha fazlası... Size çok şey öğretecek bir inceleme.
Bir epilepsi'li olarak, bu kitabın benim için önemli olduğunu belirtmiştim. Kitap, tıbbi gerçekler diye bir kısımla başlamış. Eee tabi bana da bu gerçeklerden bahsederek incelemeye başlamak düşer. 1. Nedir bu epilepsi? Beyindeki sinir hücreleri fazla hareketlendiğinde, kontrolsüz, gelişigüzel gibi görünen sinyaller verirler. Bu sinyallerin sonucunda garip duygular hissedilebilir, farklı hareketlerde bulunulabilir; hatta psişik anomaliler olabilir. Bu gibi olaylara genelde nöbet denir. Yetişkinlerin yüzde ikisi, ölmeden önce hayatlarında en az bir kere nöbet geçirirler. Genelde, bu tek nöbetten sonra başka bir nöbet geçirmezler zaten. Ancak, bazı insanlar bir ömür boyu sürekli nöbet geçirip yaşamaya devam ederler. Bu rahatsızlık tarih boyunca bir sürü farklı isimle anılmıştır: akıl hastalığı, dile getirilemez bir acı, iblisin işkencesi, hatta Tanrı'nın gazabı. Günümüzde biz buna epilepsi diyoruz. 2. İdiopatik Dünyadaki epilepsi hastalarının yüzde yetmiş beşine durumlarının idiopatik olduğu söylenir. İdiopati sözcüğünün kökeni eski Yunancadır. İdio 'garip, bir kişiye ya da şey'e özgü, ayrı, farklı' anlamına gelir, path ise 'duygu' veya 'acı' demektir. Yani İdiopatik 'garip bir acı' anlamına gelir, bunun çağdaş tıptaki geniş tanımı 'nedeni bilinmeyen bir hastalıkla ilgili veya bunun bir sonucu olarak ortaya çıkan'dır. Yani başka bir deyişle, son birkaç yüzyıldır tıp çok ilerlediyse de, doktorlar hâlâ neden insanların epileptik nöbetler geçirdiklerini bilemiyorlar. Bu konuda tek bir fikirleri dahi yok. 3. Karakterler: Arkadaşlar bizim başkahramanımız David Caine. Columbia Üniversitesi'nde doktorasının dördüncü yılında olan, İstatislik bölümünde eşsiz anlatım tarzıyla ders veren bir akademisyen. Aynı zamanda bodrum katlarında kumar masalarında kaybettiği paraları bu şekilde telafi etmeye çalışan bir adamdır kendisi. :) Tabi bunlardan önemlisi onun bir epilepsi hastası olması. Hatta "Laplace'nin Şeytanı" olduğu düşünülen "wanted" bir abidir kendisi. :D (Lappace'nin Şeytanı olayından bahsedeceğim. Diğer kahramanımız Nava. Bir Cüneyt Arkın edasıyla bütün kavgalardan sağ çıkan, ayağı da kırılsa, kolu da kopsa çekip silahı karanlıkta adam öldürecek kadar dirençli ve atletik yapısıyla uzun boylu esmer bir kadın. Aynı zamanda bir oraya bir buraya çalışan ajan. Ama bir kırılma anında doğru yolu bulduğu için ona buradan teşekkürlerimi iletiyorum. Ha birde "kırık camlar üstünde" vermiş olduğu çetin kavga bana Emre Aydın'ın Hoşçakal şarkısını hatırlattı. Emre Aydın'a da selam olsun. :D Caine'nin ikiz kardeşi Jasper, epilepsi hastalarıyla deneyler yapan gizli işler peşinde olan bilim adamları falan da var. hepsinden bahsedersem konu çok uzayacak. 4. Caine'nin nöbet anlarından biri ve ona koyulan tanı: Caine bir şey demeye çalıştı; ama ağzını açamadı. Ağzını araladıysa da ses çıkartamıyordu. Daha bir ses çıkartmaya çalıştığı anda bile koku birden her tarafı kapladı; birden dev bir dalganın içinde yutulmuş gibiydi. Derisine sindiğini, damarlarından aktığını, burnundan, ağzından, gözlerinden içeriye girmeye çatıştığını hissetti. Daha önce hiç bu kadar kötü olmamıştı. Bu ölümün kokusuydu. Caine yere düşerken dünya karardı. Şuurunu kaybetmeden bir salise önce Caine hiç beklemediği bir şey hissetti: Rahatlamıştı. Caine'de Temporal Lob Epilepsisi -TLE- vardı. Doktor ona koku ve görsel duyuları ile ilgili anomalilerin nöbetin başlangıcına işaret ettiğini anlattı. Ayrıca, sesler de duyabilir, ya da dejavu yaşayabilirdi; yani bazı olayları yaşarken, ona sanki bunları önceden de yaşamış veya görmüş gibi gelebilirdi. Tüm bu kokular, görüntüler, sesler ve duygular nöbet öncesi auranın bir parçasıydı. TLE hastalarının hepsinin bu auraları yaşadıklarını bilmesi Caine'i rahatlatacaktı sözde, ama tam tersi oldu. Bir sonraki yıl karabasan gibiydi, sürekli hastaneye yatırılıp duruyordu ve her nöbet bir öncekinden kötü oluyordu. Kitabın başında bahsettiğimiz idiopatik olayı vardı ya hani. Burda da aynı olay var. Doktorların hiçbir fikri yok bu konuda. 5. Olaylardan kısaca: Caine'de olduğu gibi ikiz kardeşi Jasper'de de geleceği öngören sesler var. Jasper aldığı bir mesajla kardeşini korumaya çalışır. Nava da bu mesajı ölmek üzere olan bir başka epilepsi deneğinden alır ve Nava-Caine-Jasper tandemi onları ele geçirmeye çalışanlara karşı mücadele vermeye başlar ve kitabın inanılmaz sürükleyiciliği de burada başlıyor. Diyaloglarda geçen müthiş bilgilerden bahsedeceğim. 6. Kitaptaki deneyler hakkında: Tversky( epilepsi deneyleri yapan bilim adamı) bilime olduğu kadar tarihe de meraklıydı ve bu deneyi yapmasını sağlayan gelişimi düşündü. Deneyin başlangıcı ta 1875'e, üverpoorlu bir fizikçi olan Richard Caton'un hayvanların beyinlerini incelerken nöral elektrik sinyalleri keşfetmesine dayanıyordu. Bundan elli yıl sonra, Avusturyalı bir psikiyatrist olan Hans Berger elektro-ensefalografiyi icat etti ve böylece insanların beyin dalgalarının hem gücü, hem de sıklığı ölçülmeye başlandı. Tversky gibi Berger de insan denekler kullanmaktan kaçınmıyordu. 1929'da, EEG bulgusunu yayınladı; deneği oğlu Klaus'tu. Ama, Berger'in 1930'larda epilepsi hastalarıyla yaptığı deneyler ilgilendiriyordu asıl Tversky'yi. Berger nöbetler sırasında epilepsi hastalarının beyinlerinden yayılan elektrik dalgalarının normal hastalarınkinden daha güçlü olduğunu keşfetmişti. İşin daha da ilginç yanı, nöbetlerden sonra bu insanların dalgaları anında düz bir çizgi halini alıyor, adeta duruyordu; sanki pilleri bitmiş gibi. Tversky'nin bir zamanlar İsa'nın Laneti olarak da bilinen bu hastalığın kurbanlarını incelemesine neden olan şey de bu çelişkiydi zaten. 7. Abraham De Moivre (Caine'den Nava'ya anlattıklarından) "1700'lerin başında, Londra'da, Abraham De Moivre adında bir Fransız istatistikçi vardı. İstatistik dediğimiz bilim dalı daha tam olarak doğmadığından De Moivre geçimini sağlamak için yerel kumarbazlar için olasılıkları hesaplayarak para kazanıyordu. On yıl kadar bunu yaptıktan sonra da teorilerini bir kitapta topladı, adı Şansın Doktrinleri'ydi. Bu 52 sayfalık çalışma çok kısa olmasına rağmen zamanının en önemli matematik metinlerinden biriydi, çünkü olasılık teorisinin temellerini atıyordu. Bunu da zarlar ve oyunlarla açıklıyordu." 8. Metal para örneği ve Determinizm Caine Nava'ya şöyle soruyor: "Eğer bu parayı havaya atarsam bunun yazı ya da tura gelmesi şansa bağlı değil mi?" Nava evet der ve Caine'nin cevabı şu olur: "İşte burada yanılıyorsun. Eğer bir parayı fırlattığımda bunu etkileyen tüm fiziksel faktörleri hesaplayabilseydik, örneğin elimin açısı, yerden yüksekliği, parayı fırlatmak için ne kadar güç kullandığım, rüzgâr veya hava akımı, paranın alaşımı falan gibi, o zaman yazı mı tura mı geleceğini yüzde yüz bilebilirsin. Çünkü bu para da, diğer her şey gibi, Newton'un mutlak olan fizik kurallarından etkileniyor." "Ama sırf biz faktörleri hesaplayamıyoruz diye bu parayı attığımda ne geleceğinin şansa bağlı olduğunu söyleyemeyiz. Bunun anlamı şu: Biz insanlar evrenin belli gerçeklerini ölçebilecek becerilere sahip değiliz. Yani, olaylar her ne kadar rastgele görünse de, tamamen fiziksel gerçeklerle koşullandırılmışlardır ve böyle belirlenirler. Böyle düşünenlerin akımına Determinizm denir. Deterministler hiçbir şeyin belirsiz olmadığına inanırlar; her şey önceki bir sebebin sonucu olarak ortaya çıkar ama biz bu sebebin ne olduğunu bilemeyiz." 9. De Moivre'nin öleceğini öngörmesi.. "Hayatının son birkaç ayında De Moivre her gece onbeş dakika fazladan uyuduğunu fark etti. O bir determinist olduğu için o veriyi doğal sonucuna kadar hesapladı. Eğer uykusu her gece on beş dakika uzarsa, o zaman 24 saat uyuyacağı gece ölecekti. Bu günü de 27 Kasım 1754 olarak belirledi. Ve o gün, aynen hesapladığı gibi, De Moivre öldü," 10. Laplace'nin Şeytanı "De Moivre'ın eseri yine çok ünlü bir Fransız matematikçi olan Simon Piere Lâplace'ın çalışmalarının temelini oluşturdu. Babası, onun ya bir asker, ya da bir rahip olmasını istediyse de. Laplace akademik hayatı seçti. Bu yüzden de onsekiz yaşındayken Fransa'nın akademik merkezine Paris'e gitti. Orada askeri okula giden birkaç öğrenciye geometri dersi verdi. Öğrencilerinin arasında Napolyon Bonaparte adında bir adam da vardı. Laplace olasılık teorisini astronomide kullanan ilk insandır. O bize De Moivre'nin eserinde betimlediği çan şeklindeki eğriyle, kendi çalışmaları süresince yıldızların birçok konumunu izleyerek elde ettiği verilerin örtüştüğünü gösterdi. Kısacası, Laplace olasılık teorisini kullanarak gezegenlerin yerlerini tahmin edebildiği gibi, evreni de daha iyi anlayabiliyordu." "Laplace evrenin deterministik olduğunu varsaydığı için, biri eğer fizik kurallarını ve bir an için evrendeki her şeyin konumunu bilirse, o kişi olan her şeyi bilebilir ve gelecek tüm tarihi de bilebilir diyor. Hiçbir şey imkânsız değildir, ama belirli şeyler olasılık dışıdır, ya da olasılıksızdır. Bilim adamları bu teoriye Laplace'ın Şeytanı diyorlar." (Kitaptaki bilim adamları ve casuslar da Caine abimizin, Laplace'nin Şeytanı olduğunu düşündükleri için üzerinde deneyler yapmak uğruna peşini bırakmadılar.) 11. Toplu Bilinçaltı "Bilinç dediğimiz şey bir aracıdır. Çoğu insan günde en az sekiz saat uyur, yani hayatımızın üçte birini bilinçsiz bir durumda geçiririz. Jung bilincin en azından bir kısmının bilinçaltı tarafından yönlendirildiğine ve etkilendiğine inanıyordu. Jung bilinçaltını üçe ayırdı. İlk olarak istediğin zaman hatırlayabileceğin kişisel hatıralar vardır. Örneğin, ilkokul dörtteki öğretmenin adı gibi. Bunu hemen hatırlamayabilirsin, ama kendini zorlarsan bir şekilde bilinçaltından çekip çıkarıp bulursun. İkincisi, istendiğinde hatırlanamayan kişisel hatıralardır. Bunlar bir zamanlar bildiğin ve artık hatırlayamadığın ya da bastırdığın bir çocukluk travmasıdır. Bu hatıralar da bir şekilde zamanda belli bir şekilde bilincindeydi ama bir nedenden dolayı artık o kadar derine gömülmüşler ki bunları hatırlayamazsın. Üçüncüsü ise toplu bilinçaltı. Buradaki bilgiler asla bilinçli olamaz çünkü hiçbir zaman bilincinde var olmamışlar. Aslında özünde, toplu bilinçaltında kaynağı belli olmayan bilgiler vardır. Yeni doğan bir bebek annesinin göğsünü nasıl emeceğini bilir, ya da aç olduğunda ağlamayı. Yavru bir hayvan doğduktan birkaç saniye sonra ilk adımını atabilir. Balığın yumurtaları kırıldığında yavruları yüzmeyi bilir. Birçok şey sayılabilir. Doğadaki tüm canlıların karmaşık fiziksel becerileri, kendileri ve dünya hakkında bildikleri vardır, ama bunun kaynağının ne olduğu belli değildir." 12. Dejavu "An'ın geçmişinde görüldüğü şekliyle olası geleceklerden biri. İnsanlar gördükleri geleceklere giden yolu her zaman izlemezler. Ama izlerlerse ve bu gerçekleşirse, bu bilinçte birden ortaya çıkar; işte dejavu denilen şey de budur. Güçlü yetenekleri olanlar, gelecekteki kendilerinin kararlarına uyarlar ve aynı şeyleri yaparlar. Bu nedenle de kararları doğrudur, bilinçaltlarında bu kararların doğru olduğunu, onlara mutluluk getireceğini bilirler bir şekilde. Başka Şeytanlar var mı? Evet. An'da daha çok Şeytan vardır. Socrates, Büyük İskender, Julius Sezar, Moilere, Napolyon Bonaparte, Herman van Helmholtz, Vincent Van Gogh, Alfred Nobel. Hepsi birer Şeytan." "Caine - Hepsinin de benim gibi epilepsisi vardı. Zaten nöbetler de Her An'ın bize yüklendiği anlar. Kadın- Evet. HerAn'ı gören Şeytanlar An'da acı çekerler. " --- Eğer buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ederim. Bu kitabı kesinlikle okumalısınız çünkü size gerçekten çok fazla şey katacak. Herkese keyifli okumalar, sağlıklı ve huzurlu günler diliyorum...
Olasılıksız
OlasılıksızAdam Fawer · April Yayıncılık · 202385,6bin okunma
··
16,3bin görüntüleme
AyTeKiN BuRaK okurunun profil resmi
Allah ve tekaddes Hazretleri hasta kullarına şifalar nasip eylesin.
ოerყeო okurunun profil resmi
Rica ederim Ayrıca Rabbim acil şifalar versin
ოerყeო okurunun profil resmi
Elimize sağlık çok bilgi içeren ve çok faydalı bir inceleme olmuş. Ben kitabı iki kere okuduğum halde bu incelemeden sonra bir kez daha okumaya karar verdim
da! poet okurunun profil resmi
Böyle bir şeye sebebiyet verdiysem ne mutlu bana. Teşekkürler :)
ZÜMRA okurunun profil resmi
Olasılık üzerine bahsedilen şeyler matematikte yapamadığım ve anlamakta zorluk çektiğim şu konuyu aklıma getirdi: olasılık ve istatistik. Matematik mantığını ve olasılığı daha yakından inceleyip bir şans daha vermek istiyordum zaten. Ayrıca bir arkadaşımın tavsiyesiyle kitabı da okumak istiyordum. Sadece bu isteme durumunun şiddetini arttırmış bulundun. Teşekkürler, iyi bir inceleme olmuş :D
da! poet okurunun profil resmi
Rica ederim. Sevindim bu duruma. :))
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.