Bir grup insanın ve Philip'in katıldığı grup terapisinde yaşanan olayları anlatıyor. Öncelikle kitabı Türkiye gibi 3. Dünya ülkesinden okuyunca, sizin derdinize selam olsun demek geliyor insanın içinden. Biz burada hayatta kalma mücadelesi, ay sonunu getirme mücadelesi ve en önemlisi de gerici zihniyetle cebelleşirken, onların hayatlarındaki sorunlara küçümseyici bakmamak pek elden gelmiyor. Tabii ki kimsenin sorununu küçümsemek haddime değil, herkes içine doğduğu topluma göre varoluş sancısı çekiyor. Kitabı çok beğendim. Benimde hayatımı değiştiren, varoluş sancılarımı dindiren, Filozofların Üstadı olduğunu düşündüğüm Schopenhauer'ın felsefesiyle hayatına çeki düzen verebilen Philip'in yerine kendimi koyduğumu söyleyebilirim. Kendimi bu kadar özdeşleştirdiğim bir karakter daha önce hiç denk gelmemişti, Martin Eden de kısmen buna dahil olabilir. Fakat tabii ki yazarın her ne kadar Schopenhauer'a çok saygısı olduğunu düşünsem de kendi ajandası başka olduğu için (Kendisi psikoterapist), Philip'in bulduğu tedaviyi, kendi görüşleri ile düzeltiyor ki bende yazara katılmadan edemedim. Philip gibi kendimi felsefe ile tedavi ettiğimi düşündüğüm ve kişilerin psikiyatristlere ihtiyaç duymadan kendisini felsefe ve bilim ile tedavi edebileceğini düşündüğüm için, yazara katılıp katılmamak arasında kararsız kaldım fakat baskın kısım katılmak yönünde. Profesyonel yardım almanın önemini de küçümsemiyorum fakat Türkiye'deki hatta dünyadaki psikiyatristlerin ne kadarı acaba önce kendini tedavi etti ki başkasına yardımcı olabilsin? Bu soru her zaman kafamı kurcalamıştır. Ondan dolayı psikanaliz, psikiyatr, psikoterapi gibi bilim dallarının bilim olup olmadığını da çok sorgularım ve bunları profesyonel olarak yapan kişilerin büyük bir çoğunluğunun bırakın hasta tedavi etmeyi, kendilerinin hasta olduğunu düşünürüm.

Bugünü Yaşama ArzusuIrvin D. Yalom · Kabalcı Yayınevi · 20053,303 okunma

·

380 görüntüleme

Bu yorum görüntülenemiyor

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.