"-Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük,
-Gören körler mi,
-Gördüğü halde görmeyen körler.
Öncelkile kitabın içeriğinden bahsedecek olursam; nasıl, nerden, neden bulaştığı bilinmeyen bir beyaz perde yada dehşet olarak adlandırabileceğimiz bir körlük salgını başlıyor. Bu felakte yakalanan insanlar karantinaya alınıyor ve bir yurda kapatılıyor. Başlarda sayıca az olarak karantinada tutuluyorlar ama sonradan sayı artıyor. Hükümet halkı korumak adına körlüğe yakalanan her insanı aynı yere kapatıyor. Yicek, içecek ve sağlıkları ile ilgili yardımı sağlıyacağını söylüyor. Tabiki durum böyle olmuyor. Temel ihtiyaçlar bile karşılanmıyor diyebiliriz. Sadece kısıtlı bir şekide yemek ihtiyaçları karşılanıyor ancak ilerleyen zamanlarda yemek ihtiyaçları da karşılanmıyor ve insanların açlık için neler yapabileceği gözler önüne seriliyor. Ülke durumunda giderek artan körlük basit görünse de karantinada olan insanlar için aynı durum söz konusu değil. Karantinaya kapatılanların içlerinde sadece bir kadın görüyor. Bütün sorumluluğu taşıyan bir 'kadın' düşünün....
Kitabımızda karakter isimleri asla kullanılmıyor, sadece belli özellikleri ile hitap ediliyor. (ilk kör, doktor, çocuk vb.)
Ve yazarımız eserinde sadece nokta ve virgül kullanmıştı, diyolaglar paragraf şeklinde verilmişti. Açıkçası bu yüzden zorlandığım oluyordu. Paragrafı okuduktan sonra bu konuşan kimdi diye sorup paragrafı baştan okuduğumu hatırlıyorum.
Şunu da belirtmek istiyorum bu zamana kadar okuduğum en iyi kitaplar arasında yer alan bir kitap :)
Ama genel olarak şunu söylemek gerekiyor kitapta bazı kısımlar uzun uzun düşünülmeli.
"Kitap sosyal toplum mesajları veriyor."
Bence çok iyi bir kitaptı okumanızı tavsiye ediyorum.
İyi Okumalar Diliyorum.
#153460699
Her ne kadar okuduğum ilk eserinde, onun yazım tekniği olarak diyaloglar paragraf sürekliliğinde ve sadece virgül ile ayrıldığı için zorlansam da; müthiş bir sarmalayıcı ve bir noktaya dalarak düşündürücü etkisinden dolayı, diğer eserlerini de okuyacağım aşikârdır.