Yusuf Atılgan'ın daha önce "Anayurt oteli" ni okumuştum. Çok büyük beklentilere girerek başlayıp, hayal kırıklığı ile sonlanmıştı. Açıkçası "Canistan" a başlarken hiç umudum yoktu ama beni çok şaşırttı. Tek kelimeyle muhteşem. Yusuf Atılgan'ın vefatıyla tamamlanamamış bu eseri asla yarım bırakılmışlık barındırmıyor. Kitap üç bölümden oluşuyor, dördüncü bölümü maalesef ki yazılamamış.
Selim yılların öfkesini bastıramamış güçlü mü? Güçlü görünmeye çalışan güçsüz birisi mi? Çocukluk arkadaşı Ali'ye olan öfkesi canını alabilecek kadar insanlıktan çıkarıyor. Onca iyilik, dostluk, kardeşlik kur, annesinin cenazesine kadar kaldır sonra çete kurup karını, çocuğunu bağlayıp seni işkence ile öldürsün. İnsan okurken nefret ediyor. Hani vefa nerede? Kin bu kadar mı gözlerini kör ediyor? Ben Selim'den çoğu zaman nefret ettim. Her gördüğü kadına nefsi uyanan abla diyerek fanteziler kuran sonunda abla dediğiyle evlenen tuhaf kişilik. Olaylar Manisa'nın köylerinde geçiyor, dili inanılmaz yalın ne ara bu sayfaları çevirdim diye şaşıp kalıyorsunuz.
Üzüm bağları, savaşlar, komşuluk ilişkileri, Vefa, vefasızlık, tarlalar Yusuf Atılgan kısacık sayfalara ne derin anlamlar yüklemiş, şaşmamak mümkün değil.
Köylülerin yaşam mücadeleleri bir çok açıdan zengin dolu dolu bir eser. Keşke ömrü yetseydi de daha çok eserleri olsaydı. Canistan mutlaka okunması gereken dolu dolu bir eser. Mutlaka okuyun ve Selim gibi vefasız ,öfkesine yenik düşen insanlardan uzak durun.