Evet, görüyoruz ki ale'l-ekser(çoğunlukla) gaddar, fâcir(günahkâr) zalimler; lezzetler, nimetler içinde pek rahat yaşıyorlar. Yine görüyoruz ki masum, mütedeyyin(dindar), fakir mazlûmlar; zahmetler, zilletler, tahkîrler, tahakkümler(baskılar) altında can veriyorlar. Sonra ölüm gelir, ikisini de götürür. Bu vaziyetten bir zulüm kokusu gelir. Halbuki kâinatın şehadetiyle, adalet ve hikmet-i İlahiye zulümden pâk ve münezzehtirler.
Öyle ise adalet-i İlahiyenin tam ma'nasıyla tecelli etmesi(görünmesi) için haşre(yeniden diriltilmeye) ve mahkeme-i kübraya(ahiretteki büyük mahkemeye) lüzum vardır ki;biri cezasını, diğeri mükâfatını görsün.
(İşârât-ül-İ'caz, 53)