Kanaatimce Türk Edebiyatı'nda bilinç akışı tekniği kullanılarak yazılmış en iyi kitap. Özellikle ilk bölümdeki Soğuk Sabun öyküsü okuyanların zihnini -kitabın başında bahsedilen- karga misali delik deşik eder. Yazar, kendi tecrübelerinden yola çıkarak kaleme aldığı bu eserde bizleri 12 Eylül döneminin dehlizlerine sürüklüyor. Öyle karanlık, izbe ve pis kokulu dehlizlerdir ki, çıkışı olmayan bir kanalizasyonda ilerlediğimizi hissederiz. Öyküyü anlatan, daha doğrusu dimağından dökülenleri aktaran genç, hapse atılmamış ender militanlardan biridir. Görevi ise idama mahkûm edilmiş, yakalandığı zaman asılacak bir firariyi hududa kaçırmaktır. Mübalağalı anlatımlardan etkilendiği için yardım edeceği kaçağın Robert De Niro gibi karizmatik biri olacağını düşünür, ancak "patates kafalı bir herif" çıkar karşısına. Huyu ise simasından daha beterdir. Bir an evvel terminalden çıkmaları gerekiyordur, kaybedilecek zaman yoktur. Fakat kuşkuyla bakan polisler, terminaldeki kalabalık ve üzerine çöken gerginlik derken genç adam bayılıverir. Kendine geldiğinde durumu toparlasa da yanlış otobüse binerler. Ve o andan itibaren -hem bedenen hem de ruhen- tuhaf bir istikamete yönelirler...