Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

215 syf.
·
Puan vermedi
Dostluklar ve Aşk
halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti
İsmet Özel
İsmet Özel
* Çocuklukları birlikte geçenlere daima imrenmişimdir. Komşu dairedeki akranıyla birlikte büyüyen, ileride aynı okula beraberce giden, aynı sınıfta eğitim alan, birinin çözemediği müşkülü diğerinin hallettiği, yeri gelince yanlışını uyardığı, yeri gelince hakkını hunharca savunduğu, kimi zaman yaramazlıklarının acısını beraber yiyen, kimi zaman birinin muziplikleriyle işin içinden kaytaran, bazen kavgalı, bazen ağlamaklı ama daima beraber geçen o tatlı ve sıcak çocukluklar… İmrenişim, böylesine bir arkadaşı madden yakınımda bulamamaklıktandır. Sahi bu, bulmak meselesinden ziyade nasip işidir. Evet, madden diyorum. Dostlarım benden daima madden uzak olmuşlardır. En yakın ilkokul arkadaşımla aramızda değil sokak üç beş mahalle vardı. Lisedekilerse Anadolu yakasında oturduklarından okula vapurla gelirlerdi ve ben bir otobüs arkadaşından dahi beri idim. Üniversitede tanıştığım ve dertlerimi paylaştığım, beraber yolları arşınladığımız o ulvi insansa koca başkentin diğer ucundaki semtinde meskundu. Şimdi çalışıyorum ve iş yerindeki samimi arkadaşımsa koca şehrin bir kıyısında, ben diğer kıyısında. Uzak kalmak, boğazımdaki ukdedir. * Leyla ve Seniye bu imrendiğim halin madden ve manen beraber yetiştirdiği, büyüttüğü iki ebedi dost. Binlerce kere kapatıp açtıkları komşu köşkün kapısında daima birbirlerini bulmuşlar. Fakat kader bu ya, bir vakit ayrı düşmüşler. Seniye evlenmiş, Leyla ise öğretmen olarak atanmış ve nedendir bilinmez birbirlerini epey bir vakit sormamışlar. Lakin dostluk ateşi yılların esintisine boyun eğip sönecek bir alaz değil. Leyla daha fazla bu sıcağa dayanamayıp ilk mektubu yollayınca olaylar gelişmeye başlıyor. Seniye’nin evli olduğu Ekmel Bey gönül eri, aşk adamı. Hayata ulvi bir aşk ile bakan, başkasının çirkin dediğinde dahi güzeli gören, onu bilmeyence belki deli, bilence belki veli bir kimse. Seniye, eşine aşkla bağlı, hem öyle aşk ki onsuz cümle dahi kuramıyor. Mektuplarında kendinden değil, Ekmel Bey’den bahsediyor. Leyla ise tersine, aşkın sözünü dahi duymak istemiyor; ondan tabiri caizse iğreniyor. Seniye “seviyorum ve sevgiden gelen her müşkülü de aşkıma hürmetle seviyorum” derken, Leyla, aşkı, “beşeriyetin başına musallat olan en sahte his” olarak tanımlıyor. İnce kelamla örülü mektuplar ilerledikçe bu iki kadim dostun hayatları hakkında daha çok bilgi ediniyoruz. Seniye, her varlıkta güzeli gören eşini hususen tüm kadınlardan kıskanıyor; güzeli sadece kendinde görsün istiyor. Leyla ise yaşadığı buhran vesileyle kendini Çelebi namlı bir sufinin mekânında buluyor ve onun kızı olan Ayşe ile yaren oluyor. Farkında olmadan birisi manevi merdivenlerin basamaklarından aşağı inerken, diğeri yukarı çıkıyor. Zaman geçiyor ve bir vakit oluyor tekrar madden yakınlaşıyorlar. Leyla ve evdekiler Ekmel Bey’le; Seniye ise Ayşe, Çelebi ve onun eşiyle tanış oluyor. Bu noktada aşkın şimdiki manasından çok uzak olduğu sahneler yaşanıyor. Yan yana olanlar ırakmışçasına kederleniyor, ırak olanlar yakınmışçasına gözleri doluyor. Eller buluşsa dahi arada fezalar varmışçasına uzaklaşmalar, iller ayrılsa bile arada tüy yokmuşçasına gönül birlikteliklerine şahit oluyoruz. Istırap, hasret, vuslat, haset, fedakârlık, arkadaş, eş, iş… O değil mi ki aşk hayatın bittabi her noktasında. Bizim kirlettiğimiz o değil, kirliliğimiz onsuzluk. Kitap, Samiha Anne’nin ilk romanlarından. Esere takrizde bulunan
Mustafa Kara
Mustafa Kara
, Samiha Anne’nin tıpkı
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
ve
Nurettin Topçu
Nurettin Topçu
gibi bir derviş olduğunu söylüyor. Bu gibi isimleri şeyh olmamalarına rağmen tasavvufi hikmetleri edebi ve fikri eserlerine incelikle nakşederek halka ulaştıran kimseler olarak tanımlıyor. Dönemin sefil ve acayip şartlarını da göz önünde bulundurunca yaptıklarının kıymeti elbette katmerleniyor. Bu ölmüş kimselere bakınca da aşkla yaşadıklarını görmek... Aşkın merhalelerinin anlatıldığı yarı mektup yarı günce türünde olan bu latif eseri gönlünü genişletmek, gönlünü dinlemek, gönülden haber almak isteyen herkese tavsiye ederim. Eserin, şu kara bulutlu çağda kurumaya yüz tutmuş gönül ırmağına kuvvetli bir damla olacağına eminim. Tahlilimi kitapta geçen şu sözle noktalayayım; “Aşk âlemine menfaat, riyâ ve yalan sığmaz. Orada ikiliğe yer yoktur. Sev, fakat bir şey bekleme. Sevdiğin için ağla, sevilmediğin için değil.” Esen kalın.
Yaşayan Ölü
Yaşayan ÖlüSamiha Ayverdi · Kubbealtı Neşriyatı · 2009417 okunma
··
2.406 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.