Arabamı doktorun ofisine doğru sürerken kendimi Phillip’in
seyrettiği bir filmde başroldeymişim gibi hayal ediyordum;
camlar açık, saçlarım uçuşuyor, tek elim direksiyonda.
Kırmızı ışıkta beklerken, gizemli bakışlarımı önümdeki yola çevirmiştim.
“Kim bu kadın?’’ diye merak ediyor olmalıydı etraftakiler.
“Mavi Honda’nın içindeki bu orta yaşlı kadın da kim?’’
Ağır ağır park alanına girdim, oradan da asansöre bindim.
Parmağım, sanki her gün aynı kata çıkıyormuşum gibi bir rahatlık içinde
12. katın düğmesine bastı. O parmak ki ne maceralara hazırdı.
Asansörün kapısı kapandığında tavandaki aynadan kendimi süzdüm ve
eğer Phillip bekleme odasındaysa yüzümün alacağı şekli prova ettim.
Şaşırmış görünecektim ancak aşırıya kaçmadan; ayrıca boynumu
bu kadar uzatmama gerek yoktu, adamın tavanda olacak hali yok.
Koridor boyunca yüz ifadem üzerine çalıştım.
Ah! Ah, merhaba! Ve işte kapının önündeydim.