İçimin acıları dağılsın diye oturdum başına ve her ne hikmetse içime oturan dağılmayan acıların bana Tarık Tufan'ı animsatmasi gibi bir acı oturdu içime. Bir Anadolu hikayesi belki eskilerde kalan bir hikaye şimdiki zamanın hikayesini yazacak olsaydı Mustafa Kutlu nasıl yazardı bilemem ama bildiğim bir şey var sa o da gece vakti içime oturan acının derinleşmesi... Bari sonu iyi bitseydi... Ve bir kez daha kendi kendime söylerken buluyorum, "olan da kader olmayan da". İçine acı oturtmak isteyen varsa Zehra ve Cihan'ın hikayesini okusun demekle yetineyim. İçeriğe dair bilgi vermemiş olayım. Keyifli okumalar ya da acılı okumalar...