Yaşadığın boğunçtu, bunaltıydı —kim bilir, belki de gençlik bunaltılarıydılar bunlar, mutlak olan yaşam tasarısıyla, yaşanan hayatın uzlaşamamasından, yaşananın, tasarlanana erişememesinden doğuyordu. Kim bilir belki de —daha o zamanlardan— başladığı andan itibaren çürümeye başlayan, kendisini bekleyen trajik sona doğru koşan, dünyanın üzerinde gerilip kaldığı vakit de, boşluğun üzerinde gerildiğini duyan, yaşamak denilen şeyin açık gözle algılanmasıydı.