Yıllarının elinden alınmış olması değil, böyle derin bir özlemdi seni yıkan. İçinde büyüyen büyük boşluk, duygularınla anımsama yeteneğini en son sınırlarına kadar inceltiyor, geçirginleştiriyor, seni acı çeken, ama belki de, daha önemlisi kendi üzerine kapanan, kolayca kırılan, kırgınlığı yaşayan, en ince kımıldanışların dokunuşuyla bozguna uğrayan bir varlık haline getiriyordu. İşte buydu, böyle bir eriyişti sürgünlük. Geçen yıllarla da, çözülmesi güç bir düğüm haline geliyordu. Kuşkusuz bir yolculukta sanıyordun kendini, Ulyses'in Truva'dan dönüşündeki gibi, yıllar süren bir yolculukta. Dönüş yolu, ne kadar da uzundu. Yıllarca sürüyor, mevsimleri aşıyor, güneşin çizdiği yolu izliyor, zihninden doğan karabasanlarla savaşıyor, sonsuzca yol alıyordu. Gerçekten güneşe ve güneşin içinde yer aldığı boşluğa doğru yapılan bir yolculuğa da benziyordu.