Ebu İdris el-Havlânî'nin şu rivayetine kulak vermeliyiz. Anlatıyor: "Bir gün Dımeşk mescidine gitmiştim, bu sırada güler yüzlü bir genç vardı; halk onun başına toplanıyor, bir şeyde ihtilafa düştüklerinde meselenin halli için ondan soruyor ve fikrini kabul ediyorlardı. Bu zatın kim olduğunu sordum: – Muaz b. Cebel'dir, diye cevap verdiler. Ertesi gün kuşluk vakti mescide koşmuştum. O zatı, benden evvel gelmiş ve namaz kılar buldum. Namazı bitirinceye kadar bekledim, sonra önüne gelerek selam verdim ve:
– Vallahi ben seni seviyorum, dedim. Bunun üzerine:
– Allah için mi seviyorsun? Dedi.
– Evet, Allah için seviyorum, dedim.
– Allah için seviyorsun, değil mi? Dedi.
– Evet, Allah için seviyorum, dedim. Bunun üzerine beni elbisemin kenarından tutarak kendisine çekti ve şöyle dedi:
– Seni tebşir ederim. Ben Resulü Ekrem'in şöyle buyurduğunu işittim: ‘Allahu Teala buyurdu ki, sırf benim için sevişen, benim için meclis kuran, benim uğrumda birbirini ziyaret eden, benim uğrumda bezlü infak edenler, benim sevgime hak kazanmışlardır.'"[11]