Yazma eylemi benim için artık nefes almak gibi bir şey haline geldi. Hayalperest lise yıllarında, hararetli üniversite öğrenciliğimde ve mezuniyet sonrası hayata atılıp gerçeklerin duvarına süretle çarptığım günlerde yazmak ve sürekli yazmak beni ayakta tutmuştur. Sartre'nin 1940'lı yılların sonunda yazdığı bu eser onun kült hale gelen eserlerinden bir tanesidir. "Akıl Çağı" üçlemesini okuyanlar onun kitapta anlatmak istediklerini çok iyi anlayacaklardır. Dört bölümden oluşan kitapta yazar olmak isteyenler için çok temel üç soruyu soruyor. Yazmak nedir? Neden yazılır? Kim için yazılır? Onun bu sorulara verdiği cevaplar benim gibi uzun zamandır acaba gerçekten ne için yazıyorum diye düşünenler için ilaç gibi gelecek. İyi bir yazar olmak için herkesin farklı bir reçetesi vardır elbet. Sonuçta doğru biçem, üslup, yeterli bir hayat tecrübesi, akıcılık, tutarlı bir olay örgüsü vs. Ya da bunların hiçbiri... Sartre bugünleri görmediği için belki de şanslıdır. Yazmış olmak için yazmak ya da ticari kaygılarla yazmak... Belki de çok anlam aramamak, büyük idealar yüklememek gerek yazma eylemine. Ama ben Sartre'nin ve Dostoyevski'nin safındayım: "Her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur." Yazarken değişmek, yazarken değiştirmek, yazarken özgürleşmek ve yazarken özgürleştirmek...

Edebiyat Nedir?Jean-Paul Sartre · Can Yayınları · 2018408 okunma

·

107 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Murattgenstein