Wells bu hikayeyi kaleme alırken kalemini sadece eliyle kullanmayı reddedip ruhundan da destek almıştır.
Hepimizin sembolü olarak hikaye merkezinde tüm hayatını anlatmasıyla varlığını sürdüren anlatıcı karakterin bir kapıyla sembollendirilmiş bir hayali vardı. Önce okulundaki bazı şeylere yetişmek için hayalini feda etti. Sonra da işine kavuşmak için hayalini. Hayaliyle bir sonraki karşılaşma şansını yaşadığında kesinlikle ona ulaşacağını söylediği halde her seferinde aksini yaptı. Her seferinde o hayali görmezden geldi. En sonunda artık fedakarlık sayılmayan durumlarda bile hayalinin peşinden gitmeyi reddetti çünkü "bindir önemsiz dünyevi şey"i düşündü bu seferlerde de. En sonunda hayalin kapısına girmeye karar verdiğini yürek burkan bir haberle öğrendik. Hayalleri ona ihanet mi etti? Yoksa tam olarak hayalini kurduğu şeye şu an mı ulaştı?
Bize en büyük faydası dokunacak ve sürekli ulaşmayı ertelediğimiz o bilinmezlik noktasının tam olarak neyi temsil ettiğini sorgulama vakti geldi.