Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
Karıncaların Hayatından Bir Kesit
Kızıl karıncalar kabilesi daha önce de bir kaç kez olmak üzere tekrar alev karıncalar kabilesinin fertlerinden bir kaçını hiç bir sebeb yokken öldürür. Kızıl karıncaların bu tahrik girişimlerinin nedeni, büyük bir savaş çıkartıp alev karıncalar kabilesinin topraklarını işgal edip sömürgeleştirmektir. Bu son yapılan baskında bir kaç kişinin öldürülmesi alev karıncalar için artık bardağı taşıran son damla oldu. Alev karıncaların meclisinde bu konu üzerine enine boyuna duruldu, tartışıldı ve en sonunda savaş kararı alındı. Derhal savaş hazırlıkları yapıldı, stoklar hazırlandı, stratejiler belirlendi. Alev karıncalar kabilesinde yapılacak olan bu savaş büyük bir gündem olunca, yaşları çok daha küçük olan Karael ve Parlakgöz isminde iki küçük karınca da ailelerinin iznini alarak bu savaşa katılma kararı aldılar. Ki bu iki küçük karınca, savaşın yönünü değiştirerek sonucu etkileyecek güzel işler çıkartacaktır bu meydan muharebesinde. Ve beklenen savaş tüm şiddetiyle başladı. Bir meydan savaşında olması gereken her şey vardı. Kan, çatışma, yaralı, ölüm, toz,ses, çığlık, acı... Bizim iki küçük karınca ise bu savaşta göğüs göğüse muhabereye girmemiş, yaralıları taşıma ve tedavi etme görevi üstlenmişlerdi. Savaş o kadar şiddetlenmişti ki bi ara yaralı sayısı arttığı için artık yaralıları taşıyamaz hale geldiler. Hatta küçük karıncalardan biri, o sırada savaşı izleyen çekirgelerle antlaşma yaparak yaralıları hızlı bir şekilde çekirgelere taşıtmak zorunda kaldı. Bu iki küçük karınca; çekirgelerin yavrularından birini geçmiş zamanda bu kızıl karıncalar öldürmeye teşebbüs etmiş ve yavrunun, kızıl karıncaların elinden zor kurtarıldığını bu yaralı taşıma sürecinde öğrendiler. Savaşın ilerleyen saatlerinde küçük karıncalardan biri esir düştü. Kızıl karıncaların karargahına götürülürken kendisini esir eden askere, "karınca milletinin arasında aslında hiç bir sorunun olmadığını, kardeş olduklarını ve barış içinde yaşayabileceklerini, saldırı ve tahriklerin kızıl karıncalardan geldiğini ve kendilerini bu saldırılardan korumak için bu savaşa giriştiklerini, problemin ana kaynağının liderlerinin olduğunu" vurguladı hep o askere. Küçük karıncanın yaptığı bu vurgulamalar ve hatırlatmalar, o askeri ikna etmeye yetti ve alev karıncaların tarafına geçmesini sağladı. Savaş, Alev karıncaların lehine gidip onlar üstün olsalar da Alev karıncalar, çok esir vermişti. Esirler kapkaranlık zindanlara atılıp idam edilmeyi beklerken, bizim küçük karınca ikna ettiği askerle birlikte bir çok kızıl karınca mensubunu da aynı dille ikna etmeyi başardı. Hatta kendi zalim krallarına karşı, karşıt bir devrim yapma teklifinde bulunarak planlamasını bile yaptı. Zaten kuyruk acıları olan askerler, krallarının; lüks ve şatafatlı bir hayatının olduğunu duyup, kendi askerlerine dahi çok acımasızca davrandığını ve aslında bir karınca değil, asıl liderlerini darbeyle öldüren akrep kral olduğunu öğrenince de bu karşıt devrim planına evet dediler. Zindandan esirlerin de kurtulması ve kızıl karınca askerlerinin bazılarının da ikna olmasıyla çok kanlı bir çatışma sonucu akrep kral ve askerlerinin sonu da hüsran olmuş oldu. Hikayenin sonunda kızıl karınca kabilesi, kızıl isminden vazgeçip yeni bir isim olan sarı karıncalar ismiyle hep beraber yaşamlarını sürdürdüler. Vurkaç taktikleri, suikastler, göğüs göğüse topyekûn muhabere, psikolojik savaş, istihbarat ve ikna taktikleri, diplomasi, gerilimli pazarlıklar, söz savaşları, iletişim derken sonucu karşıt devrim ve ayaklanmayla biten bir akrep kral iktidarının sonu da tıpkı kendisinin başkalarına yaptığı gibi kendi başına gelerek kendi sonunu hazırladı. Kitabı okurken ilk aklıma gelen 1789 Bastilla Hapishanesi baskını ve Afrika'da darbeyle başa gelmiş liderlerin, yine başka bir darbeyle iktidardan gitmeleri aklıma geldi. Hikayeyi okurken gerek günümüzden gerekse de tarihin derinliklerinden ve hayatın her alanından çok farklı örnekler okuyucunun aklına gelebilir elbette. Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim: İmparatorlurlar, krallıklar, küçük beylikler, prenslikler, devletler,ordular, siyasi partiler, futbol takım patronları, dini ya da seküler oluşumlar, firmalar, legal ya da illegal yapılar, sokak çeteleri, youtuberlar, kanaat önderleri, taraftar liderleri, arkadaş grupları, küçük-büyük gruplar... Vs. şeklinde irili ufaklı toplum örgütlenmeleri tarih boyunca reel hayatta ya da dijital dünyada hep vardı ve olacaktır da. Bunları idare eden, sevk eden bir liderleri, bir öncüleri de olacaktır. Buraya kadar teknik açıdan bakınca bir hiyerarşik yapıya dayalı bir ilişkinin olması doğal görünebilir. Ama bu tür teşkilatlı yapılardaki liderlerin, komuta edenlerin kişisel ihtiras ya da husumetlerinden dolayı altındaki tüm insanları felakete sürüklemesi, diğerini düşman ilan etmesi, düşman ya da kötü ilan ettikten sonra kendine tabî kıldığı kimselerden de bu düşmanlığı istemesi, bunu körüklemesi, kavganın ve öfkenin devam etmesi için bunu sürekli olarak taze tutma çabası doğru bir yaklaşım değildir. Dost-iyi-güzel-hoş olarak ilan edilen, neden dost-iyi-güzel-hoş; düşman-kötü-çirkin olarak ilan edilen, neden düşman-kötü- çirkin diye de sorular sormak, bizi "kurban" olmaktan kurtarabilir. Hikayede; buğday başağının tüylerinden yapılmış kılıçlar, mısır tanesinden yapılmış kürsüler, arı kanadından halılar, portakal ağacı dikeninden yapma çatı direkleri, mandalina kabuğundan duvar deseni, kızılağaç lifinden yapma sedyeler gibi karınca dünyasına ait teknik malzemeler geçse de hikaye, biz insanoğlunun hayatından çok şey barındıyor.
Karıncalar Savaşı
Karıncalar SavaşıYavuz Bahadıroğlu · Nesil Yayınları · 200147 okunma
·
92 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.