Şamanizm, reenkarnasyon ve mistik ögelerin bolca bulunduğu sevdiğim bir tarz olan ama nedense içine bir türlü giremediğim bir kitapla karşınızdayım bugün Yazarı bana bir arkadaşım övgüyle anlatınca şans vermek istedim ama ya yanlış kitabından başladım ya da bu tarzla ilgili nirvana olan kitapları okuduğum için bana durağan geldi. Çünkü bizim Türk edebiyatında korku gerilim kitapları deyince ya cin, şeytan, peri olur, ya büyü, muska, ruhlar ve hayaletler ya da reenkarnasyon. Eee bizler de çocukluğumuzdan itibaren bu tarz hikayeleri duya duya büyüdüğümüz için büyük beklentilerle başladığımız bu tarz kitapların sonu hayal kırıklığı olabiliyor maalesef. Kitaba asla kötü diyemem ama benden de artı bir not alamadı, ne bileyim böyle gerilmedim, bir sonraki sayfayı merakla çevirmedim, sadece sonunda bir ters köşe olup şaşırdım hepsi bu Karşı karşıya olan, sürekli birbirine bakan iki komşu köy. Birisi cennet bahçesi diğeri cehennem. Birisi her mevsim bahar bahçe, diğeri mağaralarla, sevimsiz evlerle dolu. Ve tam bunların ortasına kurulacak olan bir baraj. Baraj inşaatına staj için gelen üç genç onları buluşturan kaderin sadece staj olmadığını karşı köye baktıkları an hissederler. Üçü de farklı kentlerde aynı gün doğar, ve lanetli köy Susuzkaya'da onların doğduğu gün üç genç katledilir. Sususkaya adındaki bu netameli köyde sessizce hüküm süren ilkel bir şamanist topluluğunun eline düştüklerini başlangıçta fark edemeseler de, ölülerini akbabalara yediren, bir mağarada yanan ateşe tapan bu garip halkın neye ve kime hizmet ettiğini anladıklarında dehşete kapılacaklardır. Siz bana bakmayın ben eleştirsem de kitaplar göreceli kavramlardır, kişiden kişiye beğeni değişir ve herkes bir kitabı kendisi okuyup, hakkında karar vermelidir. Bu yüzden tarzı sevenlere tavsiyemdir efendim

Cennet AyracıMehmet Mollaosmanoğlu · Profil Yayıncılık · 2014190 okunma

·

179 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.