Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

296 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Dune dünyasının felsefesine, dinine ve politikasına ilginç bir bakış.
Dune Mesihi, Dune'dan farklı bir kitaptır. Dune, aksiyon doluydu ve yeni imparatorluğun doğuşunun bir destanıydı. Dune mesihi ise, karşılaştırılma yapıldığında tam anlamıyla serebral palsi bir kitap. Paragraflar içinde psikolojik kıvrımlar ve felsefi-politik dönüşler bolca var. Eğer okur ilk kitaptaki gibi aksiyon dolu sahneler arıyor ise, muhtemelen hayal kırıklığına uğrayacaktır. Fakat daha karanlık, salt bilgi ve daha psikoloji-felsefe-politika-teoloji-ekoloji yönelimli bir okuma istiyorsa ve bunların entrikalar ile harmanlanmasına açıksa, bu kitabı çok seveceğine eminim. Yoğun hislerin ilk kurbanı mantıktır. — 𝘔𝘶𝘢𝘥'𝘋𝘪𝘣 Kumullarda solucanlara binme günleri geride kaldı ve onun yerine ileri görüşlerin belirsiz açıklamalarıyla karşılanan sarsıcı bir siyasi manevra hikayesi var. Dune seven çoğu insanın neden Dune Mesihi'nden hoşlanmadığını anlıyorum; fakat benim için en iyisi Dune Mesihi zira bu tondaki dönüşüm çok anlamlı. Bildiğimiz gizemli Fremen kültürünün ve bu yeni Dune'daki yaşamın yan yana gelmesi inanılmaz derecede ilgi çekici. Saray entrikalarından sıkılıyor olabilirsiniz, ama yönetimin gerçek doğası bu değil midir? Zirveye giden yol heyecan verici, dramatik ve ilham verici vizyonlarla dolu. Bununla birlikte, zirvedeki yaşam, bu yolculuktan tamamen farklı. Tüm bunların üstünde, Paul'ün aynı anda hem imparator hem de tanrı olmasının ne anlama geldiğinin tartışılması, cihat öncesi gücünün gerçekten çabalarıyla iyileştirilmiş bir dünya yaratıp yaratmadığı sorusuyla birlikte ortaya çıkıyor. Diğer yandan Paul'ün etrafında olacak her şeyi bildiği anlaşıldığında bir okuyucu olarak son derece eşsiz bir deneyim yaşıyorsunuz. Ayrıca Herbert çok iyi bir şekilde Paul'ün içinde bulunduğu durumu anlatıyor, kelimenin tam anlamıyla karakterin neler yaşadığını; güçlerinin onun için nasıl bir lanet haline geldiğini anlamlandırabiliyorsunuz. Kaderin doğasını ve özgür iradenin sahteliğini fark etmeye başlayacak, ancak bunu yaparken, önseziyle bile, kaderin doğasını değiştiremeyeceğimiz gerçeğiyle yüzleşmek zorunda olduğunuzu fark edeceksiniz. "En güçlülerin bile uygulayabileceği kuvvetin bir sınırı vardır; bu sınırı aştıklarında kendilerini yok ederler. Devlet yönetiminde asıl sanat, bu sınırı saptayabilmektir. Gücün yanlış kullanımı ölümcül bir günahtır. Kanunlar intikam aracı, rehine ya da şehitleştirdiği kişilere karşı bir tahkimat olarak kullanılamaz. Bir bireyi tehdit ederseniz, bunun sonuçlarına katlanırsınız." Siyasi kararların kendisi de, özellikle ilgili tarafların sahip olduğu çeşitli güçler ve haklar göz önüne alındığında eğlenceli ve bilgilendirici. "Kullar mı? Daha doğrusu müritler ve düşmanlar. Aralarında katı inançlarının ötesini görebilen var mıydı acaba? Kendi önyargılarının çizdiği kaderinin daracık yolundan çıkabilmiş tek bir kişi var mıydı? Bir İmparator bile bundan kurtulamıyordu." Siyaset ve din üzerine gerçekten ilginç bir yaklaşım haline geliyor seri, zaten önsözden anlaşılacağı üzere; etkili halk militanlarına karşı duyduğu rahatsızlık ve hükümetlere olan güvensizliği, kitabın iktidarın yozlaştırıcı gücü üzerine bir tepki olduğunu ortaya koyar. Frank Herbert'in tüm imparatorlukların nasıl bir başlangıcı ve sonu olduğu ve liderlerin kişisel yaşamları üzerindeki yükü hakkındaki bakış açısını da beğendim. Sanırım duygularımızla ve zihinlerimizle uğraşmak, kimsenin mükemmel olmadığını anlatmak için derinlere inmek istedi. Herbert'in hiçbir şekilde bırakamadığı varoluşsal soruları ile uğraşmak ve daha derinlemesine ele almak ayrı bir zevkti. Dune Mesihi, eylemden ya da özellikle ilgi çekici bir okumadan dolayı değil, esasen belirsiz referanslar, metaforlar, analojiler, neredeyse aşılmaz konuşmalar ve yüksek fikirli felsefi tartışmalarla dolu uzun bir Shakespeare diyaloğu olması yönünden elinizden bırakabileceğinizi pek sanmıyorum. Bununla birlikte, dini bir imparatorluğa dönüşmelerinin daha iyi açıklanabileceğini düşünüyorum, yani Herbert din ve onun hükümet ile toplum etkileşimi hakkındaki görüşlerini daha açık hale getirebilirdi. O kısımlarda bazı ilginç şeylerle uğraştığını hissettiğim için bu beni endişelendirdi. Ayrıca Araplara ya da İslam dünyasına dair herhangi bazı benzerliklerin, sadece estetik olduğuna dair bir uyarıda bulunmak istiyorum, kitap kesinlikle bir İslam güzellemesi değil. (Herbet'in ilk romanda da bahsedilen prana-bindu gibi terimleri kullanması, bunun bir diğer kanıtları arasındadır.) "Tapacak bir şey arıyorsanız, hayata tapın... Hayatın tümüne, en ufak kırıntısına bile tapın! Hepimiz bu güzelliğin içinde bir arada yaşıyoruz!" "Ama anlayamazlardı!" Leydi Jessica'dan uzak kalmak beni biraz üzdü, zira bir Bene Gesserit eksikliği her ne kadar Rahiba Ana Gaius Helen Mohiam bize eşlik etsene hissediliyordu. Ayrıca Irulan çok daha iyisini hak ediyordu, sanırım sonlara doğru bunu Frank de hissetti ve daha çok yer vermek istedi fakat çok geç kalınmış bir karardı. Oldukça derin bir karakter olmasına rağmen son derece saf bir şekilde ele alınmıştı. Bir Bene Gesserit rahibesi nasıl bu kadar salak olabilir diye düşündürtmedi değil. Sonda her ne kadar çöl haramisi Chani'den zerre haz etmesem de oturup ağladım. En sevmediğim karakter oydu oysaki. Frank'in fikirleri, iyi ya da kötü, okunmaya değer.
Dune Mesihi
Dune MesihiFrank Herbert · İthaki Yayınları · 20216,2bin okunma
·
409 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.