Bir tek insan acı çekiyorsa, bütün insanlar acı çekiyordur."Aaah, savaş, seni icat eden görmesin cennet. Aaaah, savaş. Şu yeryüzünde canlı koymadı kırdı geçirdi. Gökteki kuşu, yerdeki börtü böceği, sudaki balığı..."
Bir Ada Hikâyesi dörtlemesinin ilk kitabıdır. Roman ismini Mezopotamya'nın kadim halklarından olan, kıyıma ve vahşete maruz kalan Ezidiler'in cesetlerinin atılması ile kan akan Fırat Nehri'nin görüntüsünden alıyor.
Kitapta etkilendiğim ve iki üç defa okuduğum şu alıntı, eminim hepimizin dertlerini bize unutturmuştur.
" Sen hiç Sarıkamış’ı gördün mü kedi? Sen hiç paramparça olmuş, üst üste tepelerce yığılmış, siperleri, koyakları, çukurları, ağzına kadar doldurulmuş ölüleri gördün mü? Ovalar dolusu çürümüş, kokmuş, kokusu insanı boğan ölülerin üstünden hiç yürüyerek geçtin mi? Sarıkamış savaşını görmemiş, yaşamamış insan dünyada hiçbir şeyi görmemiş, yaşamamış demektir. Sen hiç Allahuekber dağında olup bitenleri gördün mü? İnsan boyu, iki insan boyu karın içinde yalınayak, başı kabak, pantolonu yırtılmış, kaputsuz, ceketsiz, koyunları bit dolu, donmuş elleriyle kaşınamayanları, Rus topçusunun karlı dağları ateşe, zindana çeviren güllelerini, karla birlikte uçuşan kolları, bacakları, kollarla bacaklarla gövdelerle birlikte gökten yağan kanları Allahuekber dağlarının doruklarında fırtınaya, boraya tutunup donan, taş kesilen, donmuş kirpikleri, kaşları, donmuş gözleriyle bakan on binlerce askeri gördün mü hiç? Sen bunları görmediysen hiçbir şey görmedin demektir..."
Bu acı sözler karşısında kelimeler kifayetsiz kalır. Ahhh savaş, seni icat eden görmesin cennet... Savaşın iç yüzünü, insanların savaş karşısındaki çaresizliklerini, umutlarını, doğa ve deniz tasvirlerini ustaca kaleme alan eşsiz bir üstad, Yaşar Kemal.
Çok üzülerek ve kitaptan bağımsız olarak şunu da eklemek isterim. Yaşar Kemal gibi bir üstad nasıl olur da bu zamana kadar Nobel ödülü alamaz!!!
Değerlerimizin farkına varalım...