İkinci dünya savaşı sonrasında Avustralya'daki asker eşlerinin kitaptaki tabirle savaş gelinlerinin İngiltere'ye naklini anlatan kitap yaşanmış bir olayı anlatıyor. Çiftçi kızı Magaret,sosyete kızı Avice,16 yaşındaki minik gelin Jean ve ketum hemşire Frances aynı kamaraya düşüyor. Olaylar daha çok bu dördünün çevresinde geçiyor. Jean'ın başına gelen talihsiz olaya ve olayın sonuçlarına ne kadar öfkelenseniz de sonuç ne yazık ki değişmiyor. Sonrasında neler yaşadığını hala çok merak ediyorum. Ona dair birkaç satır daha olabilirdi. En gıcık olduğum tavırları sergileyen Avice'e ohhhh canıma değsin demek isterdim ama suçsuz bir cana kıyamıyorum. içlerinde en hümanist ve iyiliksever olan Margaret. Frances'in sırrı ortaya çıktığındaki tutumuna ve onu sahiplenmesine bayıldım. Ve Frances... ağlamak üzereyken bitti nihayet kitap.
Öyle aman aman duygusal bir kitap değil. Heyecan da pek yok hatta çok durağan idi. Ancak anlatım ve olayların yaşanmış olması mükemmeldi. Bazı yerlerde geçmişle günümüz arasındaki geçişler çok net olmasa da anlatıma ayrı bir tat vermiş. Ben severek okudum. Umarım sizler de okur ve beğenirsiniz. Kitapla kalın.