Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

96 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Stoner'dan, Stoner karakterinin farklılığından, akılda kalıcığından olsa gerek, yazarı John Williams'ın, Yok Geceden Başkası romanının ( novella gibi 95 sayfa) çıktığını görunce hemen sepete attım. Kısa olsa da kolay okunan bir metin değil. Çünkü adına uygun şekilde, metin kasvet, sıkıntı, gizem, buğu, pus içinde. 24 yaşında, üniversiteyi bırakmış, yarı sarhoş yarı ayık baba parası yiyerek yaşayan Arthur Maxwell'in hikayesi bu. Hikaye derken, pek bir şey olmuyor. Romanda olan dört şey şunlar: 1) Rüya görmesi 2) Başka ülkelerde çalışıp yaşayan, geçerken Amerika'ya uğrayan babası ile görüşmesi 3) Bir barda Claire adında bir kızla tanışıp, onun dairesinde kızı görünürde bir sebep yokken dövmesi, karşılığında kızın komşusunun da onu dövmesi 4) Annesinin nasıl öldüğünü hatırlaması. Arthur'un neden amaçsız, karamsar, sürekli ortama, çevresine, kendine yabancılaştığını roman ilerledikçe, biraz babasıyla yemekte olan ilişkisinden ve sonlara doğru annesinin ölümünü hatırladığı sahneden anlıyoruz. Doğrudan söylenen hiçbir şey yok, okuyucu olarak sezmek zorundayız, hem de olabildiğince kasvet içinde ilerlerken. Arthur sanki ilk sayfalarda anlatılan rüyadan, rüyanın belirsiz, tekinsiz atmosferinden hiç çıkamıyor. J. Williams oluşurduğu bu atmosfer sayesinde sinemadaki psikolojik gerilimin edebiyattaki karşılığını yaratmış. Ben çok az film izleyen biriyim, hele gerilim, korku filmini hiç izlemem, hem vakit ayırıp hem de o kadar gerilmemek için. Fakat konu edebiyat olunca okudum işte. Okumayın demiyorum kimseye, çünkü bu puslu atmosferi yaratmak, bu kadar pusun arasından bir karakter oluşturmak başlı başına bir başarı.
Yok Geceden Başkası
Yok Geceden BaşkasıJohn Williams · Yapı Kredi Yayınları · 2022101 okunma
·
67 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.