Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

361 syf.
·
Puan vermedi
'ölen hayvan imiş, aşıklar ölmez.'
| leylâ ile mecnûn da ben oldum, rahman'a şeyda da ben oldum; leylâ yüzünü görmeye mecnun ne ise, mevlâ yüzünü görmeye ben o oldum. | yaşı yirmilerdedir ve o zamanlarda bildiği tek ev dört duvar bir çatıdan ibarettir. yattıkları yatağın üzerinde elif -yunus'un gördüğü en parlak yıldızdır ki ona sitare demiştir. omzunda heybesine ve en derinine, ruhuna nakış nakış işlemiştir- onu bırakan babasının kaderini yaşayacağını bilmeden oğulları ibrahim ve ismail ile birliktedir. beklenmedik bir anda gelmeyi âdet edinen zamanın işgalcilerinin uğradığı -kitapta onlara çekikgöz denilmiştir- ve giderken ardında bıraktığı ateş onların da yuvasından, yurdundan içeri girmiştir. oracıkta vefat eden onca insan ve ibrahimden sonra geriye kalanların sorumluluğunu yunus üstlenmiş, ellerinde maddi bir şey kalmayınca mana ile doymaya çalışan kişilerin öncüsü olarak bir avuç buğdayın peşine düşmüştür. çuvala doldurduğu birkaç parça yiyeceği sırtına yükleyip tebessüm sultan dediği hacı bektaş velinin yanına suluca karaböyük'e gitmiş, ve niyetini söylediği vakit hacı bektaş veli ona buğday yerine nefes vermeyi teklif etmiştir. fakat yunus buğdayda ısrar edince kendisine dilediği kadar buğdayı verip, teklif etmiş olduğu nefes'i yunusa veremeden geri yurduna göndermiştir. elinde olan buğdaylarla bir başına yurda varmış, lâkin geride bıraktığı sitaresinin ve daha birçok insanın nefesi üzerine anlaşma yaptığını çok geç anlamış olan yunus, geri dönerek hacı bektaş veli'nin huzuruna koşmuş ve manevi nasip istemiştir. durum hacı bektaş veli'ye bildirilince o, "bundan sonra olmaz. biz o kilidin anahtarını tapduk emre'ye verdik. varsın nasibini ondan alsın" cevabını almış, yollara düşmüş ve tapduk emre'nin yanına varıp da olanları söylemiştir. tapduk emre hâlinin kendisine manen bildirildiğini, hizmet etmesi durumunda manevi nasibini alacağını söylemiştir. yunus'a odun toplama görevi verilmiş, erenler meydanına eğrinin yakışmayacağı düşüncesiyle tekkeye sadece düzgün odunları getirmiş. yanmış ve kavrulmuştur... "burada size bir bilgi vermek isterim ki kitabın kapağında yazan od'un anlamı kitabın içinde de şu cümlelerle anlatılmıştır; | dağdan odun getiriyordum. herkes ona odun diyordu; iki heceyle, od-un işte, ateş veren şey... ama ben onun ilk hecesiyle ilgilendim, ateş olan kısmına, gönüllerde aşkı tutuşturan alevli kısmına, 'od'a talip oldum. herkes dağa odun için gittiğimi sanıyordu ama ben od için gidiyordum. gidiyor ve od üzerine kendimle konuşuyor, kendime konuşuyor, içimde onun alevini hissediyor, gönlümü onunla tutuşturuyordum. | syf:142" tapduk emre; | "sen sende iken menzil alamazsın aslanlı yadigarı!" demişti. denize dalmadan gevher bulunmazdı. er manasını bilmeyen cahillerin bağrı taştan olur, delinmezdi. oysa er olanın gözüne mağripten maşrık ayan görünür perde olunmaz; âşık olup da can vermeyince canan bulunmazdı. | demiş ve orada bizim olan yunus yıllarca benliği tarafından sınanmış, nefsinin ne kadar zorlayıcı bir düşman olduğunu anlamıştır. ilerleyen zamanlarda; ne zaman ki sitaresine vuran ışığın yalnız mevlâ'dan yansıdığını görmüş, sevdiğini allah için sevmiş... ne zaman ki ismailini de kaybedip onu ararken düştüğü yollara adından ve yüreğinden bir iz bir hasret bırakıp, o izler sayesinde ismail'i bulmuş... ne zaman ki ben bilmem lafzı ile kendinden geçebilmiş, ben değil sen olmuş... okudukları arşa yükselmiş, eli şifa vermiş ve gözü görmez olup yaşı altmışı çoktan devirip yetmişe-seksene kafa tutmuş... yurdunu bilir, yolunu bilir, ve daha nicesi kendini bilir olmuş... -'öyle ya, kişi kendini bilmezse ya nice okumaktır?'- işte o zaman artık onun ev bilgisi dört duvar ve bir çatıdan ibaret değil de koca kâinatı kapsar olmuş. dili mevlâ, yüreği mevlâ, adımı mevlâ, bıraktığı izler mevlâ'ya olmuş. o zaman dökülmüş beyaz kağıda dilindekiler, o zaman yazılmış... o kağıtların bir çoğu şimdi bizim ellerimizde. iskender pala'nın yüreğe dokunan kalemi ile o müthiş kağıtları sanki gerçekten yunus emre'nin kendi ağzından dökülüyormuş hissiyatıyla bir romana çevrilmiş ve bize sunulmuş... | bu akl u fikr ile mevlâ bulunmaz bu ne yâredir ki merhem bulunmaz. kamunun derdine derman bulunur şu benim derdime derman bulunmaz. deryalar içinde susuz gezerim beni kandıracak umman bulunmaz. aşkın pazarında canlar satılır satarım canımı alan bulunmaz. yusuf’um yitirdim ken’an ilinde yusuf’um bulunur ken’an bulunmaz. yunus öldü diye salâ verirler ölen hayvan imiş âşıklar ölmez... |
Od
Odİskender Pala · Kapı Yayınları · 202241,6bin okunma
·
1.237 görüntüleme
beyza okurunun profil resmi
yaptığım ilk inceleme, bir kusurum bir hatam oldu ise affola... hayırlı akşamlar dilerim.
Hür Kul okurunun profil resmi
Biz dünyadan gider olduk Kalanlara selâm olsun Bizim için hayır dua Kılanlara selâm olsun...
Yunus Emre
Yunus Emre
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.