"Isırganları niye biçmiyorsun?" dedi.
Orağın kısa sapına ve ilerideki ısırganlara baktım.
"Acıtıyorlar," dedim. Bunun üzerine yarımbir tebessümle bana bakıp hafitçe başını salladı.
"Ne zaman acıtacağına sen kendin karar verirsin," deyip bir anda ciddileşti, kulübenin duvarının dibine yürüdü, çıplak elleriyle yakıcı bitkileri kavradı, büyük bir sükunetle onları birer birer koparıp yığmaya başladı ve hepsini bitirene kadar durmadı. Yüzünde acı çektiğini gösteren tek bir iz yoktu.