Jean-Louis Fournier'in babası kimseyi öldürmedi. Kitap boyunca anlamamız gereken tek şey kimse haricinde herkesi öldürmesi. Gerçekten de kimseyi öldürmüyor; ruhlar birey sayılmıyorsa. (Asla kimseyi öldürmedi benim babam, bununla övünürdü.) İçime işlemişti ilk sayfalarında. Anlatılmak istenilen değil de anlaşılması istenilen cümlelere sahip. Yazarın otobiyografik kitabı anlatı şeklinde. Anlatıyor ama gördüğü gibi değil, anladığı gibi anlatılıyor.
Bu kitap hakkında yapılabilecek yorum yok. Ancak kelime oyunları yaparak açıklayabildim kendimi; aynı
Jean-Louis Fournier gibi. Satırlarım anlaşılmaz, zorluk çekerek idrak edilecek kelimeler ile kurulu. Belki de hiç anlaşılmaz çıkarımlarım; aynı
Jean-Louis Fournier gibi...
Kitaba başladığımda yanıma post-it almıştım. Kitaba başlayınca tamamına post-it yapıştırmayacağımı fark ettim. Aldım bir kalemi elime, tek tek çıkarımlarımı kelimelerin, satırların veya paragrafın altına yazdım. Anlayabildiğimi teker teker yazdım ama biliyordum ki bir defa okunarak anlaşılabilecek bir eser(yaşam) değildi bu. Tek oturuşta bitirdim. Bitince "Demek böyleymiş bir yaşınalamayan hayat daha." diye karşılık verdim. Ne gariptir ki ilk tokadımızın doğduğumuzda vurulması...