Gönderi

573 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Bu aralar iyi sardım anlatılara. Ayrı bir keyif verir oldular bana. Elbette bunda Pesso’nın etkisi büyük. Farklı bir şey bu anlatı. Kurgu gibi değil. En azından benim açımdan değil. Bu mesele daha çok kişisel. Hani kurgu çok sevdiğiniz birisiyle gezip. tozup vakti geçirmekse; anlatı oturup sohbet etmek. Benim tercihimse elbette her zaman sohbet etmekten yana. İşte bu arkadaşlardan birisi de Celine. Yalnız bu pek arkadaş olunacak bir adam değil. Hani ebeveynlerimiz küçükken uyarırlardı ya, gitme çocuğum onun yanına, Celine’ de öyle bir arkadaş. Ben ise yine haşare çocuk, isyankar, kim ne derse tam tersini yapanlardan. Elbette bizi bu zararlı arkadaşlarla da birileri tanıştırıyor, gidip kendimiz bulmuyoruz ya. Ben evden bile doğru düzgün çıkmayan adamım bırakın yeni insanlarla tanışmayı . Beni de Kayra tanıştırdı bu adamla. Hani şu Hakan Günday’ın Kayrası ya da Kayra’nın Hakan Günday’ımı desem. Belki de en doğrusu hepsi Celine’in Bardemu’sundan çıktı demek. İşte şu takıntılı, zır deli, uğraşa uğraşa sonunda çılgınca çalışan zihnini öldüren Kayra, tutturmuş bir Celine Celine gidiyor. Ben pek severim bu Kayrayı, dedim ya tehlikeli adamlar ayrı bir çekim oluşturuyor. Nerede tehlikeli adam varsa gidip buluyorum. Bir dedim bakayım şu Celine’e, kimmiş kimin nesiymiş. Görseline bakmamla şok olmam bir oldu. Bazı insanlar vardır, bakışlarında karakterinin ruhunun izlerini yakalarsınız. Camus gibi, Dostoyevski gibi, Bukowski gibi. Bu adamda öyle. Yalnız biraz daha farklı, hayat belirtisi yok. Beden desen sanki ona ait değil, bir çul gibi üzerinde. Bakışlar dehşetten açılmış. Bir şeyler anlatıyor, anlatmak istiyor anlayabilene. Ben gördüm diyor kokmuş pis dünyanızı, lanet olsun diyor, daha bir çok şeyler. Biraz daha araştırdım, araştırdıkça da şaşkınlığım hat safhaya ulaştı. Ortalığı baya karıştırmış sağken, ölmesiyle de bu karışıklık dinmemiş hala devam ediyor. Ülkesi Fransa hala yazarı kabullenip kabullenmemekte kararsız. En önemli eseri Gecenin Sonuna Yolculuk. Beckett Samuel Beckett bu eser için İngilizce ve Fransızca yazılmış en büyük eser demiş, Bukowski son 2000 yılın en iyi eseri, Günday, hakkıyla okumak sünnettir. Daha bir çok önemli kişi, çok önemli tespitlerde bulunmuşlar eser için. Bir çok yazarı derinden etkilemiş, zaten eseri okuyanlar ön sözden kimleri ne kadar etkilediğini biliyorlar, eseri okumayanlarda bir zahmet biraz araştırıversinler. Bir şey daha var herhalde hepimizin dikkatini bu daha çok çekecek, kitabın el yazması 2001 yılında 12 milyon Frank’a satılmış. Sahi he kadar ediyor bu para, herhalde sadece 1 milyon Frank bile yeterdi bana. Celine bir karakter yaratmış, Bardamu. Ferdinand Bardamu. Celine’in ismi de Ferdinand. Her halde bu adamın yarısı benim yarısı ise zihnim demiş ilk baştan. Eserin başında Bardamu bir dostuyla bir kafede sohbet ediyor, daha sohbetin başındayken birden savaş sirenleri çalıyor. Bir çoşku tüm çulsuzlar savaşa. Bu çoşkunun bitmesiyle kendinizi savaş meydanında buluyorsunuz. Durumu ne siz anlayabiliyorsunuz ne de Bardamu. Bir yerlerden ateş açılıyor, bakıyorsunuz Almanlar. Bu Almanlar niye ateş ediyorlar, ben severim oysa onları. Bir sürü Alman arkadaşım var, hepsiyle de aram iyidir. Ben ne yapıyorum burada, niye birbirimizi öldürmeye çalışıyoruz?? Herkes açlıktan kırılıyor, sakatlar, yaralılar, ölenler. Bir de rütbeliler var, onların baya bir rahatı yerinde. Güzel yiyorlar, güzel yerlerde yatıyorlar. Durumu anlayana kadar vuruldu Bardamu. Gerisin geriye hastaneye. Cephe gerisi baya güzel. Millet yiyip içmeye, birbirini düzmeye devam ediyor. Eğlence mekanları biraz yer altına kaymış sadece, her şey o kadar ulu orta değil. Bir de zenginliklerine zenginlik katanlar ve hiçbir şeyi yokken zengin olanlar var. Özellikle uyanık kadınlar bu bedenlerinden başka hiçbir şeyi yokken zengin olanlar. Bunlara fazla dayanamıyor Bardamu, dayanamamaktan ziyade biraz da kaçma isteği var doğrudan Afrika’ya. Gittiği yer Afrika da Fransa’nın sömürgesi. Yönetenler Fransızlar, aynı zamanda sömürenler. Askeri rütbeliler her şeyi bu sömürgelerin. Özel şirketlerin yöneticisi, yargıçlar, valiler vs aklınıza ne geliyorsa. Her taraf pislik hem maddi hem manevi. Yolsuzluklar, vergiler, zencilere gösterilen tavırlar bir yandan; sıcak, hastalık, sivrisinekler diğer yandan. Pek fazla dayanamıyor buna. Hastalanıyor, hem de dağ başında. Hastalıktan gözü açılmıyor öldü ölecek. Yardımına zenciler koşuyor. Koymuşlar bir sedyeye taşıyorlar. Bardamu şaşkın, insan yemek geleneklerinde de var ama niye yemiyorlar. Gözünü açmasıyla kendini kürek çekerken bulması bir oluyor. Köle niyetine satmışlar. Sular çekilince karıncalar balıkları yer hesabı. Kürek çekerken kendini Amerika da buluyor, New York. Ayakta şehir dimdik. Afrika ve Fransa da az buçuk anlam ifade eden Bardamu burada hiçbir şey. Her taraf gösteriş, reklam ve yapaylık. İnsanı rahat ettirecek her şey var ama parası olana. Ford’un fabrikasına giriyor işçi olarak. Benim biraz eğitimim var dedirtmiyorlar, onlara kafası çalışmayan adam lazım. Başlıyor çalışmaya elbette pek fazla dayanamıyor. Dayanılacak gibi değil. Her taraf makine gürültüsü. Bir yolunu bulup buradan da kaçıyor. Yine Fransa. Eğitimini tamamlayıp doktor diplomasını alıyor. Bundan sonraki hayatı biraz daha yavaş. Varoşlar, Fransa’nın pisliği özellikle sağlık sektörünün. Bardamu da doktor olduysa o sağlık sektörünü siz düşünün artık. İyice çöküyor, ölümü bekliyor. O bir tutunamayan, gezen gören ama dünya nerede olursan ol hep aynı. Hiçbir yerin hiçbir yerden farkı yok. Sadece çürümüşlüğün adı değişiyor. Avrupa bir zevk batağındayken, Afrika sömürge, Amerika sanayileşmenin batağında. Olayı kurgusunu anlattık ama hani mesele bunlar değil. Bunlarda önemli ancak yazarı bu derece büyük yapacak unsurlar değil. Onun asıl özelliği uslubunda. O cümle kurgularının canına okumuş, altını üstüne getirmiş. Yüklem nerede özne nerede belli değil. Günday’ın Kinyas ve Kayra’sını okuyanlar ne demek istediğimi daha rahat anlarlar. Üslup, cümle kurgusu birebir aynı. Yazar kelimeleri seçerken genelde sokak ağzı kullanmış. Çevirmenin de notuna göre 300 yıl önce kullanılan kelimelermiş bunlar. Fransa da da bu yüzden bu kadar tartışma yaratıyormuş. Dünya üzerindeyken bir çok mesele de çok karışık konuşmalar yapmış ancak bir o kadar da Fransızcayı zenginleştirmiş. Bende de bazı kelimelere sempati uyandırmadı değil hani. Özelikle ‘işte o kadar’ ile ‘bu böyledir’ kelime gruplarına. Benden bu kadar. Biraz yorduk sizi. Celine baya uzun bir zaman diliminde yazmış, çevirmen iki yılda çevirmiş, biz de inceleyip okuyuverelim. Bu arada okuyuverelim dediysek o kadar da kolay değil, kendine güvenen gelsin. Herkese selam olsun.. Sağlıcakla..
Gecenin Sonuna Yolculuk
Gecenin Sonuna YolculukLouis Ferdinand Celine · Yapı Kredi Yayınları · 20224,101 okunma
··
240 görüntüleme
Metin T. okurunun profil resmi
Aklımdan geçti. Bir Celine incelemesi yapayım dedim. Amacım tarzını işlemek. Üslubunu. Yoksa çok matah biri değildir kişilik olarak. Sıkı anlatır ama. Nefessiz bırakır okuru. Aradım sitede. Kimler okumuş. Kimler neler yazmış. Senin incelemeyi beğenmişim. Zamanında. Okuduğunu gördüğümde. Unutmuşum sonra. Bir daha okudum bu gece. Vazgeçtim kendi incelememden. Bundan iyisi Şam'da kayısı. Gerçi Şam da kalmadı ya. Kalemine sağlık.
İbrahim okurunun profil resmi
Severim ben Clene'i. Uslubu sağlam yazarlardan. Zaten epeydir bende bir uslup beklentisi oluştu yazarlara karşı. Neredeyse anlattıklarından ziyade nasıl anlattığı daha önemli hale geldi. Bilmiyorum iyi midir kötü müdür ama epey keyifli. Clene de bu işin üstadı. Bildiğin canına okuyor cümle düzeninin. Kendisinin hedefi de ortalığı birbirine katmak olmuş her zaman. Öldükten sonra bile hala gündemde Fransızlar ne yapacaklarını da bilemiyorlar. Bir yanda dünyaca tanınmış bir yazar diğer yanda antiseminizm. Bu arada senden de dinlemek güzel olurdu Clene'i. Düşüncelerini yorumlarını da merak etmiyor değilim hani. Keyifli okumalar dilerim. abi. Sağlıcakla..
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.