Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

224 syf.
·
Puan vermedi
·
116 günde okudu
Yazarın anlattığı dünya distopik fakat olaylar ve yaşananlar o kadar gerçek ki… Adaletin sadece ismen yer aldığı, sistemin çarpık olduğu, insanların üzerine çeşitli psikolojik baskıların olduğu bir dünya. karakterimizin adı Joseph K. Memur olan karakter hukuk –gerçek hayatta olduğu gibi- ile yakından ilgileniyor. Bir gün uykusundan uyanan K., hakkında dava açıldığını öğrenir. Evinin odasında karşısına dikilen adamlar ona tutuklu olduğunu söylerler fakat ne mesleğini öğrenebilir ne de niye dava açıldığını. Tek öğrenebildiği karşısında dikilenlerden birisinin adının Franz olduğudur. Davayı çok önemsemeyen K. hayatına devam eder. Bankadaki görevini layıkıyla yerine getirir, bazen iş çıkışı gönül eğlendirmeye gider. Etrafındaki kişiler tarafından çok sevilen K., her şeyi düzgün ve iyi bir insandır. Ne yaptığını veya ne suç işlediğini bilmez ama tutuklanır… Joseph, kendisini bir hukuk devletinde yaşadığını düşünür. Onun için en büyük sorun da budur zaten. Suçsuz olduğunu ispatlayabileceğini, bir avukat yardımıyla sorununu halledebileceğini düşünür. Tutuklu olduğunu söylenir fakat gözaltına mı alınır? Hayır. Peki hapse mi atılır? Ona da hayır. Bazı kavramların dengesizliğini siz düşünün. Daha sonra bir telefon geliyor ve davanın hafta sonu gerçekleştirileceği söyleniyor. Ama ne saati belli ne de mahkeme salonu. Sonradan öğreniyoruz ki dava, kenar mahalle olarak adlandırabileceğimiz bir muhitte ve apartmanda gerçekleştiriliyor. Dava sırasında şaşırtıcı olaylar gerçekleşiyor. Daha sonra amcası olaya el atıyor ve K’yı yakın bir avukat arkadaşıyla tanıştırıyor. Avukat yaşlı, hasta ve sanki tükenmiş bir halde yataktan kalkmayan biri. Yardım etmeye çalışan bir gibi gözükse de, davayı hiçbir şekilde olumlu hale getiremeyen biri. O andan sonra önüne farklı kişiler çıkıyor K’nın. Gariptir ki her biri mahkeme ve dava süreçleri ile ilgili çeşitli bilgilere sahip. Hepsi birden K’ya yardım etmeye çalışsa da; aslında hepsi yozlaşmış düzenin bir parçası konumunda. Daha sonra önüne bir rahip çıkıyor ve ona bir hikâye anlatıyor, hikâye kısaca özetlemek gerekirse: Mahkemeye girebilmek adına uzun bir yoldan gelen taşralı bir adam ve onu geçit vermeyen bir bekçi arasında geçmektedir. Bekçi, içerde bir sürü kapı olduğunu ve her bekçinin daha da zorlu olduğunu söyler. İzinsiz girmeyeceğini belirten taşralı adam, kendisinin içeri alınması için uzun bir süre bekler fakat günden güne yaşlanmaktadır. İçeri girebilmek adına rüşvete bile başvuran taşralı adam, dayanamayıp bekçiye bir soru sorar. “Neden sadece ben içeriye girmeye çalışıyorum!?” Bekçinin cevabı kitabı ve konuyu açıklar niteliktedir: “Bu kapıdan başkasının giremeyeceğini, bu girişin sadece senin için olduğunu söyler.” Kısacası demek ister ki, adalet sistemi seni bildiğin gibi işlemiyor. Bu hikâyeden sonra sonun yaklaştığını anlıyorsunuz ve hepinizin tahmin edebileceği üzere K için o son geliyor. İki görevli tarafından ıssız bir yere götürülen K, bıçak darbeleriyle öldürülüyor. Sisteme karşı çabalayan sadece kendisi olmuştur. Mücadelesi bir hiçtir. Harika yazar Franz Kafka, kitabın sonunda yine bir ışık yakmıştır ama bu sisteme. Bıçak darbeleri yiyeceği sıra, karşıda çok uzun bir apartman görür ve son katta ona uzanan bir el görür. Belki de hala bir ümit olduğunu düşünür…
Dava
DavaFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202153,6bin okunma
·
452 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.