Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

198 syf.
7/10 puan verdi
·
13 günde okudu
şeytan’ın aldanışı
*minik birkaç sürpriz bozan içerir.* şeytan’ın canı sıkıldığı için yeryüzüne inmesiyle başlıyor roman. ikinci paragraftan itibaren şeytan’ın fikri dünyası hakkında bilgi ediniyoruz. düşünmek ve anlamak üzerine konuşurken fani okuyucusuna “senin şu sayıklama düzeyindeki dilinde olağandışı olanı ifade etmek imkânsızdır. bana inanmıyorsan yakınındaki ilk tımarhaneye bir uğra ve içeridekileri dinle.” diyor. aslında bize kendini anlatmak istese de bizim onu tam olarak anlayamacağımızı peşinen belirtiyor. bunu yazarın kendini korumaya alması mı yoksa şeytanı zaten anlayamayacağımıza dair kesin bir hüküm olarak almalıyız? şeytan asıl adından bahsetmiyor, onu dünyada bedenini kullandığı henry wandergood olarak tanıyoruz. şeytan, zengin bir amerikalı olan wandergood’un bedenine ve dünyaya alışmaya çalışırken biraz zorlanıyor. okurken buralar bana biraz tuhaf ve komik geldi. şeytansın ama deniz tutuyor :) kendisi ile fanileri karşılaştırdığı birkaç sayfada amacının oyun oynamak olduğunu ve insanların iyi birer yalancı olduğu için iyi oyuncular çıkardığını söylüyor. dünyadaki olaylara bir deniz yolculuğu ile başlayan şeytan ve cehennemden yanında getirdiği sekreteri irwin toppi deniz kazasından kurtulup roma’ya ayak basıyor. yazarımız hristiyanlık için önemli olan bu şehri seçerek de bize daha ilk başta gerekli göndermeleri yapıyor. thomas magnus’un kapısını çalmaları ile roman hareketleniyor. roman boyunca magnus ve şeytanın konuşmaları felsefe ve siyasi göndermelerle dolu. kendini bir mizantrop olarak tanıtan magnus şeytanımız için adeta dünyadaki bir sınav olacaktır. şeytan ve toppi, magnus’un maria isimli kızını meryem’e benzetirler. okuyucuya sürekli bu benzerlik anlatılırken bir yandan da şeytan bu meryem silüetine âşık olur. insan olma deneyimini anlatırken en büyük değişim gücüne sahip aşkın olmaması zaten olmazdı bence. daha fazla kurgu ile ilgili bilgi vermeden altını çizdiğim fikirlerden bahsetmek istiyorum. insanların şehirleri büyük bir hızla değiştirmesi, bu değişimi yaparken de geçmişi yıkıp geçmesi eleştiriliyor. “sanki bugün geçmişi topa tutmuş, geçmişten geriye yalnızca kerpiç enkaz bırakmıştı.” wandergood’un zenginliğinin peşine düşen insan kalabalığının içinden muhabirler en ağır benzetmelere maruz kalıyor. pislikten beslenen domuzlar gibi gördüğü muhabirleri söylediği abuk subuk şeylerle oyalıyor ve eğleniyor. ilerleyen birkaç sayfada parayı verenin kilisede vaaz verebiliyor oluşu, kilisenin para için yaptıkları eleştiriliyor. sürekli zenci örneği verilmesi de rahatsız etti. onlardan biri ise şöyle. “…iyi bir zenci dansçıyı sara nöbeti geçirirken görmek ne kadar eğlenceliyse bu da o kadar eğlenceli!” şeytan’ın âşık olmasıyla yaşadığı değişimi deri değiştirme metaforuyla açıklıyor andreyev. roman boyunca şeytan günlüğünü yazarken “Ben” diye yazarken kitabın üçüncü bölümünde artık “ben” yazıyor. nedir bu değişimi sağlayan şey? bunu da okuyacaklara bırakıyorum. kitle halindeyken insanın ne kadar ileri gidebileceği ve çirkinleşebileceğine dair de bir tespit vardı. altını çizdiğim yerlerden biri oldu. “anlaşılan insanın hayvani varoluşu bunu emrediyor; insan kitle halindeyken kötücülleşiyor, sınırlanıyor, akıldışılığa savruluyor. kitle halinde insana her türlü hastalık kolayca bulaşabiliyor ve bütün geniş yollar, dönüp dolaşıp bir çıkmaz sokağa varıyor. insan, sanatı tam da bu yüzden yaşamdan üstün tutuyor!..” genel olarak okuması kolay ama kurgudan dolayı sanıldığı gibi akıcı değil. şeytanın biliçakışında aslında yazara ait birçok fikir var. benim için okuması zevkli bir romandı. çok fazla yerin altını çizdim ve çok iyi tespitlerinin olduğunu düşünüyorum. yazardan okuduğum ilk romandı. okuyacak olanlara keyifli okumalar :)
Şeytan'ın Günlüğü
Şeytan'ın GünlüğüLeonid Andreyev · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20192,982 okunma
··
965 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.