Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

245 syf.
10/10 puan verdi
#basakile1001okuyoruz Ocak ayı kitabımızdı. Yazar Primo Levi, Auschwitz Toplama Kampı'nda kalıp ordan sağ çıkmayı başarmış bir Yahudi. Kitaptaki duygusallıktan uzak, nesnel anlatım gruptaki çoğu kişinin kitabı beğenmeme sebebi oldu ama kitapla ilgili beni en çok sarsan da bu anlatım tarzı oldu. Kitabın sonunda bir Soru-Cevap kısmı var, orada Levi'ye şöyle bir soru soruluyor: "Kitabınızda, Almanlara karşı ne kin ne de intikam arzusu içeren nefret ifadeleri yer alıyor. Almanları bağışladınız mı?" Yazarın cevabının tamamını buraya geçirmeyeceğim ama özetle; karşılarında hiçbir zaman tekil ve somut bir düşman olmadığından, SS subaylarıyla bile yüz yüze gelinmediğinden bahsediyor. Gerçekten de onların düşmanı subaylar, komutanlar, tüm Alman halkı ya da Hitler bile değildi. Onların düşmanı faşizmdi ve kin, nefret, öç gibi habis duygular da ancak faşistlere layıktır. Levi kişisel olarak bu duygulara mesafeli olduğunu söylüyor, "nefretin karşısına adaleti koydum" diyor. Anlatım duygusallıktan uzak olabilir ama Primo Levi bence insani her şeye hassasiyeti olan, gördüğü tüm aşağılayıcı ve insanlık dışı muameleye rağmen haysiyetini ve utanma duygusunu kaybetmemiş çok onurlu bir insan. Kitabın içinde kamptaki koşullarla ilgili detaylı anlatımlar var ve belki bu vahşetin boyutunu hissettirmek için bu incelemede de onlardan bahsetmek, en azından birkaç örnek vermek gerekir ama inanın içimden gelmiyor. Sadece şu kısım aklımdan çıkmıyor: kampta isyan girişimi olduğunda, bu isyanı başlatanlar, önce işkenceden geçirilir, sonra diğer mahkumların gözü önünde idam edilirdi. Bu idamlardan birini izledikten sonra Primo Levi, barakaya dönerken Alberto'yla (kamptaki arkadaşı) birbirlerinin gözlerine bakamadıklarını yazmış. "Bu deminki insan, bizleri kırıp geçiren durum karşısında eğilmediğine göre, herhalde sert, bizim yapıldığımız malzemeden çok başka bir malzemeden yapılmış olmalıydı. Buradaki yaşama uymuş, yiyeceğimizi bulmayı sonunda becerebilmiş, eziyete, soğuğa göğüs de gerebilmiş olsak, hatta geri de dönebilecek olsak, biz yıkılmış, yenilmişiz. Kabı yatağın üzerine koyduk, içindekini bölüştük, günlük açlığın öfkesini bastırdık ve şimdi utanç duygusunun baskısı alıntadıyz." (s.181-182) Her gün gördüğü insanlık dışı muamele yetmezmiş, onuru çiğnenmezmiş gibi, bu adamın bir de isyan edecek gücü kendinde bulamadığı için utanç duyması benim kalbimi paramparça etti. Onca acı yetmezmiş gibi bir de utanç. Kitap boyu sürekli iki tarafı da düşünerek (zulme uğrayıp sonunda bir parça ekmek için insanlığını kaybedenler ve bu zulmü uygulayanlar) kendinize soruyorsunuz: Bunlar da mı insan... Ama Primo Levi için, hiçbir duygu izi görünmeyen bu kitabın tek bir satırında bile tereddüt etmedim: çok büyük bir insan.
Bunlar da mı İnsan?
Bunlar da mı İnsan?Primo Levi · Can Yayınları · 2022668 okunma
·
89 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.