İnsanoğlu bıkıp usanmadan, kendisi ile dünya arasında bir ilişki kurar; bu dünyayı sahiplenmek, sezgisel olarak algıladığı idealiyle bu dünya arasında bir uyum sağlamak için yanıp tutuşur. Bu isteğin yerine getirilemez olması, insanların hoşnutsuzluğunun ve kendi benliğindeki eksikliğin yarattığı acının bitip tükenmeyen bir kaynağını oluşturur.
Demek ki sanat ve bilim, dünyaya sahip olma biçimleri; insanın sözümona "mutlak gerçek"e giden yol üzerindeki bilgi edinme biçimleridir.