Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

459 syf.
5/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Artık kayıpları konuşmaktan ziyade umutlu bekleyişimizi sürdürüyoruz. Tek tek her candan gelecek, mutlu, güzel bir kurtuluş haberini bekliyoruz. Gözüm bir yandan Kahramanmaraş Merkez’de çünkü orada yaşıtım bir kardeşim var Muhammed isminde. Gözlerim onun kurtarılma çalışmalarında. Umuyorum ki o da hayata tutunacak, direnişi güzel sonuçlanacak ve hayırlı bir haber alacağız. Her ilden iyi haberler aldığımız, umudumuzu koruyup yaralarımızı sardığımız bir gece olacak. Her okumamızda toplumsal olan bir konuya odaklandık, belki bunlardan rahatsız olanlar da olmuştur lakin bunu yapmaya devam edeceğiz. Bunun en temel sebeplerinden birisi de okuduğumuz kitabın da topluma mal edilmesi ve insan davranışları. Cuma günü mübarek gün dedik cumamızı kıldık geldik, namazdan önce de hutbe sırasında da namazdan sonra da dualar ettik yardımlarda bulunduk. Sonra bir haber çıktı, bir video yayıldı gördünüz mü bilmiyorum. Bu videoda Hatay’a saatlerdir tırla malzeme taşıyıp getirmiş birini birkaç araç sahibi çevirmiş ve tıra el koyacaklar. Yüzsüzlerin söyledikleri bir yana, başka bir tıra da el koyduklarını söylüyorlardı. Tam bir eşkıya yani. Bir devlet, içinde terör estiren ve o ülkenin halkına işkence edene ne yapar? Asar, asmazsa? Vurur! Bizzat Cumhurbaşkanının ağzından duyduklarımızda ne vardı? OHAL verildi, yağmacılara karşı ne gerekiyorsa yapılacak diye? Bu insan görünümlü hainlerin bir an evvel yakalanmasını değil, tek kurşun istiyoruz. Tavrımız nettir. Orada ailelerimiz can pazarındayken birilerinin bu fırsata çevirmesini kabul etmeyeceğiz. Yumuşak, alçakgönüllü davranmayacağız. Kana kan, cana can. Bu kadar. Bir diğer nokta. Depremzedelerimiz için çalışmaları, bilhassa hızlıca evler yapılacağını öğrendik. Bu noktada da hemen şunu iletmek durumundayız ve bunun da takipçisi olacağımızı belirtelim. Yıkılan binaları yapan inşaatçıların, müteahhitlerin, o binaların yapılmasına müsaade eden herkesin de takipçisi olacağız. Yenileri yapılırken de bunu takip edeceğiz. Tek bir hata tek bir yanlış kabul etmeyeceğiz. İnşaat şirketlerinin hepsini değil ancak insanların ölmelerinin bizzat suçlusu olan bu inşaatçıların da takip edilmesi için elimizden geleni yapacağız. Ortalık biraz durulur gibi olunca başına gelecekleri anlayıp kaçmasınlar diye. Bu işin başka yolu yok. Bunca insan kaybettik ve birileri hala sessizce oturuyorlarsa bunları insanlar donarken soğuk ve korunaklı evlerinde değil, mezarlarında (hapishane) da yapabilirler ve yapacaklar. İçimiz soğumuyor ve asla soğumayacak. Biraz kitabımıza da değinip akabinde yazımıza son vereceğiz. Bu kitabın neden ustalık eseri olduğunu biliyor musunuz? Serinin demiyorum, kitaptan bahsediyorum. Ben bunu kitabın ortalarında öğrendim ama bilgisini en baştan severek vereceğim: Aradan 10 yıldan fazla bir zaman dilimi geçmiş ve yazar hikayeye kaldığı yerden devam etmeyi başarıyor arkadaşlar. Yani iki kitap arasında 10 yıldan fazla bir zaman var. Düşünün ki kendi kitabını bile incelikle okuyor ki ikinci kitabı öyle yazsın. Geçenlerde benzer bir mesele oldu ve arkadaşıma şakasına 2 hafta evvel ne yedin akşam yemeğinde dedim. Benzetmeyi bilerek veriyorum ki emeğe saygımızı da ona göre göstermiş olalım istiyorum. Önceki kitaba göz attığımızda karşımıza çıkan şey şu aslında. Her şey yaşandı bitti. İntikamlar, olaylar, bazı gelişmeler. Devam kitabında bizleri ne bekliyor türü sorularımız olabilir. Burada şunu hemen belirtmemiz gerekiyor. Memed köye geri dönüyor lakin eskisinden de beter buluyor köyü ve akıllara hemen şu geliyor aslında: Beterin Beteri Vardır. Bu bakışa geçmeden evvel şurayı belirteceğim. Önceki kitabın aniden sonunun gelmesini aslında beğenmesem de bir ölü, bir doğan çocuk, yeni bir hayat ve yeni bir yaşam döngüsü dikkatimi çekti. Memed karakterinin başını alıp gitmesinden ziyade insanlara asla iyilik yaramayacağına yönelik düşünce günümüzde de bilhassa son deprem afeti ve sonrasında yaşananlardan sonra söylendi. Hırsız ve yağmacı olan aç gözlü köpekler için konuşuyorum. Yardımsız kaldığı için ekmek çalan su çalan hırsızdır demiyorum, teneke teneke yağ çalan, müzik seti çalan, televizyon çalan kahpe soylarına söylüyorum bunları... Şimdi bu bakış açısı bizim halkımızda da yoğundur. Aman daha kötüsü gelir, aman buna sahip çıkalım daha da perişan olmayalım, onu bilmiyoruz aman buradan devam edelim. Tabi bunu günümüz siyaseti için düşünmeyelim. Bu durum ortalama 3000 yıllık tarihimizin 5000 yılında var. Bilerek böyle yazıyorum çünkü tarih boyunca bu her millette böyle olmuş. Bilhassa Akdeniz ülkelerinde bunun yaşanması, tarihte dikkat çekici bir yöndür. Önceki kitapta Abdi ile uğraşan köylülerin bu sefer de Kel Hamza elinde adeta telef olduklarını görürüz. Değirmenoluk ve diğer köylerde durum bu şekildedir ve bu yüzden de akıllara A gider B gelir sıkıntıyı hep halk çeker fikirleri yoğun olarak gelmektedir. Burada özellikle Arif Saim Bey üzerinden bir işleyiş var ki buna da değinmeden geçemeyeceğim. Şimdi bu köy meselesine değinince artık kitaptan bilgi veriyorum şeklinde düşünmenin anlamı da kalmıyor çünkü pek çok yerde böyle olmasa bu iş kitaplara bu kadar konu olmaz. İnsanlar ya yaşadıklarını ya da yaşamayı hayal ettiklerini yazarlar. Bu sözüm de unutulmasın benim neredeyse 30 senelik gözlemimdir bu. Arif Saim Bey karakteri neden bu kadar öne çıkıyor? Çünkü köylüye çektiren biri illa ki olacak. Bu adam da çok besili bakımlı atlar getirtiyor. Onlar da hırsızlık malı aslında. Daha sonra bunları da sırasıyla açgözlü köylüleri çağırıp dağıtma usulüyle gönderiyor. Karşılığında da arsalarını alıyor. İnsanların koca koca arsalarını yok pahasına vermelerine ne şaşırdım ne de olumsuz bir tepki verdim. Zamanında insanların beş para etmez şeylere heves edip bağını bahçesini dağıtması çoktur ve bunlara da çok şahit oldum o yüzden yadırgamıyorum bile artık. Kitap için her zaman olduğu gibi betimlemelerin çok dikkat çekici olduğunu söyleyeceğiz. Hatta kitabın yarısı bunlarla geçiyor desek yeridir. Pek çok olay ve kişi var artık not dahi almıyorum eskisi gibi bunları. Zaten olayları atlıyoruz sürekli. Dikkatimi çeken ise çok fazla betimleme ve tasvir kullanılması. Yani kitabın ilk paragrafı, ilk cümlesi dahi böyle başlıyor ondan sonra karakterlere geçiyoruz. Ben genelde polisiye romanlarına alışık olduğum için bir cinayet, onu çözmeye gelenler, sonra şüpheli listeleri şeklinde girmeye alıştığım için böyle benzetmelerle başladığımda her zaman dikkatim çekilir. Anavarza ovasının güneyinden Ceyhun ırmağı geçer şeklinde başlayan cümleyi bu kitap için örnek vereyim. Ve evet Google araması yaptım. Anlatmak istediğim buydu. Unutmadan, daha evvel kitabını okuduğumuz Çakırcalı Mehmet Efe’de bu kitapta arada bahsedilen karakterler arasında. Çok etkileyici bir eser değildi yine de. Bunun sebebi kitaptan mı yoksa şu yaşadığımız zorlu ve kötü günlerden mi aslında tam bilemesem de kitap özelinde konuşacak olursak ana karakterin kitabın içinde pek olmamasından kaynaklı olduğunu belirtebilirim. Yani böyle silik, yazarın ayıp olmasın diye hani bu da benim tanıdığım buna da bir rol verelim dediğini dahi düşündüm. Ana karakter hepimizi etkileyen ve iz bırakan bir karakter olduğu için de haliyle onun burada adeta yok hükmünde olması da o tadı vermedi. Zaten pek tadımız da yok. Umudumuz serinin devamında bu durumun ortadan kalkması yönünde olacak. Hepimize iyi okumalar dilerim..
İnce Memed 2
İnce Memed 2Yaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202029,6bin okunma
·
208 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.