Onsekizinci yüzyılda adaların kıt' alardan kopan kara parçalan, ya da belki de sualtına gömülen kıt'aların zirveleri olduğu (başka deyişle ada değil, anakaranın' devamı olduğu) düşünülürdü. En azından okyanuslardaki adalar için böyle bir devamlılığın söz konusu olmadığı, bunların okyanusun derinlerinden yanardağ olarak yükseldiği, hiçbir zaman anakaraya
bağlanmadıkları, kelimenin gerçek anlamıyla insulae, tecrit
edilmiş oldukları fikrini büyük oranda Darwin ve Wallace'a,
onların adaların hayvan ve bitki örtüsü üstüne gözlemlerine
borçluyuz,üstlerindeki canlıların orada hayat bulduğunu ya da dışarıdan geldiğini öğrettiler.