Timbuktu, Paul Auster okumaya devam etme kararı verince seçtiğim ikinci kitap oldu.
Hayvanların dünyaya bakışını anlatan kitapların hepsi avcılığı, insan kötülüğünü, insan istismarını reddedip insan iyiliğini, bu dünyada beraber yaşama tecrübesini yücelten hikâyeler koyuyor önümüze. Timbuktu'da köpek Kemik Bey'in yaşama tecrübesinin kitabın çok iyi finalinde ortaya koyduğu gibi vardığı nokta, bu dünyada nice insanın da tecrübe ettiği şeylerden birisi: sadece yapamamak, olamamaktan değil; bazen sadece başkalarını özlemekten de olabilir. Auster bu bölümü çok iyi yazmış bence, ama kitabın geri kalanına da haksızlık etmemeli. Gerçekten de severek, merak ederek okudum. Yazarın okuduğum ilk kitabında Max karakteri dilin üslûbun önüne nasıl geçiyorsa burada da Willy ve Kemik Bey son derece baskın ögeler olarak hikâyenin önüne geçiyorlar sanki. Etkileyiciydi.
Umarım kitap daha çok okunur.