Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

413 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Cengiz Aytmatov | Gün Olur Asra Bedel
"Coğrafyada uzaklıklar nasıl Greenwich meridyeninden başlıyorsa, bu yerlerde de mesafeler demiryoluna göre hesaplanırdı. Trenler ise doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir... gider gelirdi..." Cengiz Aytmatov'un Sarı-Özek bozkırından başlayan ve ütopik özellikleri de içinde barındıran çok eleştirili eseri; Gün Olur Asra Bedel. Aslen Kırgızistan'lı olan Aytmatov, bu eserinde Kazak türklerini karakter olarak kullanmıştır. Lakin çeşitli nüanslar ile kendi hayatından da bahsetmiştir. Kitap Sarı-Özek bozkırında Boranlı istasyonunda çalışan Yedigey Cangeldi'nin arkadaşı Kazangap'ın ölmesi ile başlıyor. Bu ölüm sonrası Yedigey biricik dostunu layığıyla uğurlamak ve atalarının yanına defnetmek için Ana-Beyit mezarlığına doğru yola çıkıyor. Bir gün süren bu yolculuk Yedigey'i geçmişe götürüyor ve derin düşünceler ile Ana-Beyit mezarlığına kadar devam ediyor. Kitap Yedigey'in Boranlı da yaşadıklarını okuyuculara sunarken eş zamanlı olarak da ABD ve SSCB arasında Parite adı verilen bir ortak uzay araştırma projesini de okuyucuya sunmaktadır. Kitabın hem ütopik hem de eleştirel kısımlarından birisi de burasıdır. Bu ortak proje her anlamı ile eşitlik sunuyor. Her iki devletin proje için sundukları imkanlar, çalışma alanları, görev alan personelleri vs. her bakımdan eşitlik barındırıyor. Bu uzay araştırmasında görev alan iki kozmonot uzayda yeni bir gezegen bulurlar. Orman Göğsü adını taşıyan bu gezegen ile irtibata geçen kozmonotlar orada insanların yaşadığını da keşfederler. Orman Göğsü gezegeninin düzeninde insanlar savaşmadan yaşamaktadırlar. Kozmonotların bu gözlemleri karşısında ABD ve SSCB, Orman Göğsü gezegenini dünyadan saklamaya karar veriyorlar ve tüm her şeyi bilen kozmonotların da dünyaya gelişlerini yasaklayarak onları bir nevi terk ediyorlar. Başka bir gezegende insanların savaşsız yaşamaları ve bunu dünyanın öğrenmesi tüm dengeyi ve işleyişi ters düz edeceği için Orman Göğsü gezegeninin dünya ile iletişim kurmalarını engelleyecek çeşitli önlemler alıyorlar. Ve dünyanın bu gezegeni öğrenmelerini engelliyorlar. Burada kitabın içerisinde yer alan ve Aytmatov'un dilimize kazandırdığı 'mankurt' kavramı aklımıza geliyor. Aytmatov'un en az romanları kadar ses getiren mankurt kavramı, geçmiş yıllarda Naymanların başına deve derisi geçirilerek bilinçsiz köleler yapan Juan Juanların işkencesi için kullanılmıştır. Savaşta esir düşenlerin saçları kazılır ve üstüne yeni kesilmiş deve derisi yerleştirilip güneşte hareketsiz kalacak şekilde bekletilir. Zamanla büyüyen saçlar dışarı çıkamadığı için geri deri altına girerek beyine baskı yapar. Bu acıya dayanamayan esirler oracıkta ölür, kalanlar ise zamanla geçmişini, ailesini, kendini ve hatta ismini bile hatırlayamayan bilinçsiz, hafızasız ve duygusuz birer köle/robot haline gelir. Kitapta mankurtlaşmış köleler üzerinden yapılan eleştirileri sıklıkla görebiliyoruz. Aytmatov'a göre iyi yerlere gelmesi vesilesiyle okutulan ve Sovyetler'in yatılı okullarına gönderilen Sabitcan, zamanla Sovyetlerin buyruklarına göre hareket eden; geçmişini, değerlerini ve ailesini önemsemeyen bir mankurt haline gelmiştir. Bu bağlamda Kazangap'ın oğlu Sabitcan, Sovyet sisteminin yetiştirdiği bir kişi olarak karşımıza çıkar. Yedigey, geçmişin derinliklerine dalarken aynı zamanda bir öğretmen olan ve cephede Almanlara esir düşen ancak bir şekilde kaçarak Yugoslav partizanları ile aynı cephede savaşan Abutalip Kuttubayev'den bahseder. Kitabın en çarpıcı karakterlerinden biri olan Abutalip, savaştan sonra belirli sebeplerden ötürü öğretmenlik yapamaz ve yolu eşi ve iki çocuğuyla beraber Boranlı istasyonuna düşer. Burada Yedigey ve ailesi ile bir dostluk bağı kuran Abutalip, eşi ile birlikte demiryolu işçisi olarak işe başlarlar. İki aile birbiriyle sıkı dost olmayı başarmıştır. Abutalip, kendi çocukları ile birlikte Yedigey'in çocuklarına okuma yazmayı öğretmeye başlamıştır. Abutalip boş kalan zamanlarında ise anılarını ve Boranlı da duyduğu efsaneleri (Raymalı Aga, Nayman Ana vs.) kağıda döker. Bir müddet sonra yazılar yazdığı istasyona gelen müfettişin kulağına gider ve Abutalip hiçbir suçu olmamasına rağmen, sadece çocuklarına ve gelecek nesillere yazılar yazdığı için tutuklanarak götürülür. Acı içinde bekleyen eşi Zarife'ye birkaç ay sonra Abutalip'in kalp krizi geçirerek öldüğü haberi gelir. Abutalip kitap içerisinde en çarpıcı ve gerçek karakterdi benim için. Çünkü düşünceleri, fikirleri, çocuklarına olan ilgisi, geniş külliyatı, çok okuması ve yazması, yapıp ettikleri ile gerçek bir dönem insanıydı. Ayrıca Aytmatov, Abutalip'in hikayesini yıllar sonra Cengiz Han'a Küsen Bulut eserinde okuyuculara sunacaktır. Kitabın okuyuculara sunduğu şey çok fazladır. Dönem eleştirilerini ve insanlarını apaçık görmek mümkündür. Yedigey'in Abutalip'in vefatından sonra yaşadığı kimlik bunalımı beni en şaşırtan noktalardan bir tanesi idi. Yedigey'in Abutalip'in eşi Zarife'ye ve çocuklarına duyduğu ilgi, sevgi ve merhametin boyut değiştirmesi beni şaşırtan bir kısımdı. Tüm bunların yanı sıra yıllar sonra Abutalip'in suçsuzluğunu ispat etmek için çabalaması ve başarması da etkileyen bir diğer kısımdı. Kitabı okurken sıkılmadım, lakin bitirince fark ettim ki bu roman bana çok şey anlattı. Dönem insanlarını, devlet ideolojilerini, değerlerin ve özellikle dinin önemini vs. çok fazla konuya değinilmişti. Yıllar geçse bile hafızamdan silemeyeceğim bir eser benim için. Dolayısıyla okumanızı tavsiye ederim. Cengiz Aytmatov kalemi ile lise yıllarında Toprak Ana ile tanışmıştım. O zaman da hayran kalmıştım ve anlıyorum ki, Aytmatov kalemi ile çok iyi bir ilişki kurabilmeyi başarmışım. Eminim bu kalem sizi de kendine hayran bırakacak kadar etkileyici!
Gün Olur Asra Bedel
Gün Olur Asra BedelCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202145,9bin okunma
·
130 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.