Richard Papen kaydolduğu üniversitede, bir Antik Yunanca profesörü olduğunu ve kendisinin çok az sayıda öğrenci kabul ettiğini öğrenir. Bu öğrencilerin (Henry, Bunny, Charles, Camilla ve Francis) dışarıdan gözüken dokunulmaz havası ve öğretmenin bölüme kabulü için sunduğu tuhaf istekleri ile iyice meraklanan Richard, bir şekilde bu küçük kitlenin içine dahil olmayı başarır. Fakat zaman geçtikçe, hiçbir şeyin gözüktüğü gibi olmadığını anlar. Bulunduğu noktada, artık işler çığırından çıkmıştır çünkü bir cinayet bile söz konusudur. Ve artık o da, diğerleri gibi bu sırla yaşamak zorundadır.
☾ ☾ ☾ ☾ ☾
Öncelikle söylemeliyim ki, büyük bir beklentiyle başladım kitaba. Fakat düşündüğüm etkiyi bulamadım. Evet biliyorum, yüksek beklenti çoğu zaman buna sebep olabiliyor fakat bence bu kitapta bir şeyler gerçekten eksik. Yazarın kalemi oldukça güzel aslında, kolay da okunuyor. Ama olay örgüsü beni tatmin edemedi. 'işte bu ya!' dedirten bir gizem, bir çözümleme, bir şaşırtma ya da buna benzer bir şey yaşamadım, ki hep bu anın beklentisi içindeydim. Üstte de bahsettiğim gibi, ortada bir cinayet var mesela. Ama daha kitabın başından kimin ne olduğunu, ne yaptığını kabataslak bile olsa biliyorsunuz. Bu noktada benim için 'gizli' pek bir şey kalmıyor kitapta. Ki olayları ağzından okuduğumuz Richard da bence oldukça pasif kalıyor hikaye içinde. Ana karakterlerden gizlenen şeylerin olması romanlarda olan bir durum fakat en azından kitabın sonunda bunların sebeplerini o karakterle birlikte bizler de öğreniriz değil mi? Ben bu sorularımın cevaplarını da alamadım. Bunun beklentisiyle sona kadar geldim ama ellerim bomboş kaldı...
Karakterlerin birbirleri ile ilişkileri de karmakarışık. Bahsi geçen duyguların bize yansıdığı yerler de yok. Sadece öylece oluverdiğini öğrendiğimiz hisler var. Hisleri de geçtim, ortada ensest bir durum bile var. Ben ne okuyorum dedim artık... Ki zaten bu noktaya gelince, "belki de bazı şeyler şu an okuduğum gibi değildir, sonunda beklemediğim açıklamalarla her şey açıklığa kavuşabilir" düşüncem iyice arttı. Yanılmışım. Demek ki bu sadece benim ve zihnimin ensesti (doğal olarak) kabul etmek istememe ve reddetme çabasıymış. Maalesef bu noktada da bir şey elde edemedim.
Richard'ın bu altılı içindeki yerini gerçekten çözemiyorum. Bence onu bir yan karakter olarak okumalıydık. Olayları Henry'nin ağzından okumamız daha ilginç olurdu çünkü bahsi geçen bu altılı öğrenci grubunun ana karakteri kesinlikle oydu. Tamamen olmasa bile, bazı bölümlerde olayları onun perspektifinden okumak, iç dünyasını, düşüncelerini bilmek daha uygun olurdu gidişat adına. Hatta ben Bunny ve Charles'ın ağzından da okumak isterdim. Çünkü bu iki kişi de Richard'dan daha ilgi çekici yerlere sahip hikayede.
Kitabın sonu da gidişatıyla aynı şekilde, beklediğim gibi değildi. Yazarın neden böyle bir şey tercih ettiğini gerçekten anlamadım. (Cidden kolay okunan bir kitap olmasaydı bitirmezdim bile.) Kendisinin okuduğum ilk eseriydi ve tahmin edersiniz ki iyi bir izlenim bırakmadı bende. Diğerlerine şans verir miyim bilmiyorum. En azından şu an için öyle bir düşüncem yok.