Bir Yaz Akşamı On Buçukta’daki gibi bir cinayete tanık oluyoruz. Yine ölen kadın ve öldüren erkeğin gölgesine paralel çizgiler çekip başka bir kadın ve erkek üzerinden hikayeyi kurguluyor yazar. Duras buna takık, belli. Ya da aşkın biraz da böyle bir şey olduğunu düşünüyor: birinin birini öldürmesi.
Moderato Cantabile, temposu orta karar ve hafif ezgili anlamına gelen bir müzik terimiymiş. Kitabın ritmi de tam olarak böyle denebilir. Hani şu şarkı sözlerini duymak için yarım saat beklediğimiz şarkılar var ya, onlardan.
Şarkı sözleri yedinci bölümde. Oraya kadar fabrikatörün karısı olan Anne ve işçi Chauvin arasındaki belirsiz sohbeti okuyup anlamıyoruz, bol bol da sıkılıyoruz. :))
Yedinci bölümde kadın evinde. Portakallı ördek ve somon ikram edilen bir burjuva masasında. Ait hissetmediği, tahammül etmeye çalıştığı insanların sohbetlerine zoraki bir gülümsemeyle karşılık veriyor, susuyor ve tiksiniyor. Uyuyan çocuğunun yanına gidip uzun uzun kusuyor. Mutsuz. Ama denizin kenarında bekleyen, bir kadının adını tekrar ederken dudaklarını kapatmayı unutan adama gidemeyecek kadar da korkak.
"Korkuyorum"
"Ölmüş olmanızı isterdim."
"Ölüyüm”
Hem güzel, hem değil. Duras’a kafayı taktıysanız, son sayfaları ekmeğin içine dürüp yersiniz, karnım doydu mu doydu, deyip mutlu olursunuz. Yok değilseniz, ne okuyorum ben yahu isyanıyla kenara koyarsınız. İşte öyle.