Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

288 syf.
10/10 puan verdi
Başı sınuklar için kılavuz
Başı Sınuklar İçin Kılavuz
Başı Sınuklar İçin Kılavuz
Kemal Sayar
Kemal Sayar
Kitap gerçekten yolunu kaybeden başı sinuklar için bir rehber niteliğinde. Her bölümün kendine has bir dersi var. Ben bunlar arasında en çok dikkatimi çeken bölümler üzerinden bir kaç söz söylemek istiyorum. İlk olarak sayfa 121 deki Mükemmeli aramak: imkansız koşu adlı makaleden bahsedeceğim. Bu denemede yazar Bir işi en iyi yapmak isteyen insanların aslında hiçbir şey yapamadığını veya erteleme alışkanlığı edindiğine değiniyor. Gerçekten de öyle değil mi ? En iyi, iyinin düşmanı. Nedir bu mükemmelliyetcilik dersek eğer kendimizi tam anlamıyla başarmış hissetmediğimizde, yetersiz olduğumuzu düşündüğümüzde ya da başarıya odaklandığımızda ortaya cikiyor. (Hatta yazar 3 tür mükemmelliyetçilikten bahsediyor. )(Kendine dönük. Sosyal ve başkasına dönük. ) Her birimizin içinde aslında birer mükemmelliyetcilik hissi vardır. Bu tarz davranış ve düşünceler birer kronik rahatsızlık. Burada biraz sistemin birazda ebeveynlerin suçu olduğunu düşünüyorum çünkü ailelerimiz ya da sistem bizden sürekli daha iyi olmamızı istiyor. AA bak Ahmet'in oğlu şöyle yapmış sen neden böyle yapmıyorsun gibi kıyaslamalarla aslında çocuğun öz benliğiinee bir saldırı düzenlenmiş oluyor. Halbuki başarı her şeyi doğru yapmak değil, yanlış giden şeyleri nasıl ele aldığımızla ilgili. bir şey yanlış mı gitti, Bunu nasıl duzeltebilirim. Bu yolda nasil bir çaba sarf edebilirim, buna odaklanmamız gerek. Kısacası denklem basit aslında. Belli bir noktada yavaşlamamız gerek, varacağımız hedeften çok onun uğruna verdiğimiz savaş üzerinde odaklanmalıyız. Kendi bölgemizden ayrılmaliyiz. Sonuçta kusurlu varlıklarız, insanız. 100 aramak yerine 90 da olabileceğimizi bilmeliyiz, kendimizi hatalarimiz ile kabul etmeliyiz. İkinci olarak sayfa 169 daki iyi hayat : Sen uçuşu hatırla denemesi. Burada da aslında verilmek istenen mesaj şu: geriye dönüp baktığımda ardımda anlamlı bir hikaye olarak okuyabileceğim bir şey bıraktım mı ?Tabikide anlamlı, yaşanmaya değmiş bir hayat bırakmak isterdim. Yani geriye baktığımda ben de herkes gibi keşke şunu da yapsaydım dememeyi dilerdim. Gerçi ne hoş insan oğlu doyumsuz yani bir istediğini yerine getirse, diğeri için yakınır, neden yapamadım diye. İnsanız sonuçta. :)Aslında sadece kendi kabuğumuzda yaşamamalıyız. Yani bir faydamız dokunacaksa kendimiz haricinde başka hayatlara da dokunmamız gerek. Asıl anlama böyle ulaşılır diye düşünüyorum. Ya bu bir çiçek olur, hayvan olur. İnsan olur. Neye ne kadar bir şey kattığınızla ilgili bir durum. Ekstra olarak ne ekleyebiliriz bu anlama. Herkesin anlam arayışı farklı tabi. Buna ek olarak Maneviyatı, diğerkamlığı, hevesle yaptığımız işleri de ekleyebilirim kendi çapımda.. En onemlisi de bence ahlâk çerçevesi içersinde bulduğumuzdan daha güzel bir dünya bırakmaya çalışmalıyız.Alın teri ve gözyaşlarımızla ortaya çıkardığımız hayat iyi bir hayattır. Üçüncü olarak 211.sayfaki BARBAR İSTİLASIndan söz etmek istiyorum. Bu denemede de her şeyin metalastırılması insanın bir reklam afişi ya da müşteriye dönüştüğünü vurguluyor. İçi boş magazin programlarının avına düşüyoruz. Bugösterilenler yuzunden de tamahkar bireylere dönüşüyoruz. Kafamızda şöyle bir düşünce oluşuyor. Bak bu ürünü alırsan toplumda daha iyi bir konuma geleceksin. Herkes seni tepelere çıkaracak. Bu senin güç göstergen. Bunu kullan. Böylelikle daha başarılı daha elit olacaksın. Gerçi Şimdi reklamlardan çok influencerlarin etkisindeyiz. Ekranda hemen yeni bir ürün çıkmaya gör, hemen herkes gidip o ürüne yamanıyor. Ayşe almış hemen bende almalıyım. Bu fatmada var Bende neden yok. Bunun sebebi bence aşağılık kompleksinden kaynaklanıyor. Bu nedenle kendimize bir dur demeliyiz. Daha minimalist yaklaşmalıyız.Velhassil kelam Dünya bize emanet, bu can bize emanet. İsraf etmeden, harcamadan, tüketmeden önce düşünerek hareket edelim.Son olarakta sayfa 235teki DİNLEMEYE ÖVGÜ bölümü dikkatimi cekti. Bu bölümdeki verilen mesajda açık aslında. Bız dinlemekten önce konuşmaya odaklanıyoruz ve bu bazen önyargılara sebep oluyor. Hatta kitapta da sayfa 247 de örnek vermişti buluşma ayarlıyorlar iki arkadaş ve beklediği saatte buluşmaya gelemiyor. Daha sebebini sormadan sen nasıl insansın, beni nasıl bekletirsin, arkadaşlığımızı gözden geçireceğim diye arkadaşını yargılamaya başlıyor. Halbuki arkadaşının verdiği cevap "annem kalp krizi geçirdi". Bu cevaptan sonra arkadasi çok utaniyor ve ne diyeceğini bilemiyor. Mevlana ne demiş haydi ben bensiz geleyim sende sensiz gel. Biz önce dinlemeyi bilmeliyiz. Ama tamamen dikkatimizi karşıdaki insana vererek dinlemeliyiz. Vücudumuz tamamen konuşan kişiye dönük olarak, göz teması kurarak, jest ve mimiklerimizi kullanarak,yani kalpten kulak vererek dinlemeliyiz. insana verilen en büyük değer dikkattir. Bir insanı ancak bu şekilde kesfedebiliriz. Ben kitabı çok sevdim. Konu bütünlüğü yok. Böyle istediğiniz zaman istediğiniz bölümü açıp tekrar tekrar okuyabileceğiniz denemelerden oluşuyor. Ve yukarıda yaptığım çıkarımların aynısını diğer bölümlerdeki makaleler için de rahatlıkla yapabiliriz. Hepsinin kendi içinde ayrı bir hayat ayrı bir ders var. Kemal hocanin yazım tarzini beğeniyorum. Dili sade akıcı, okurun anlayacağı, hayatına uygulayabileceği cümlelerle süslüyor. Kafamızda daha iyi yer edinmesi için kendi hariç başka âlim insanları da baz alıyor. Alıntılarla süslüyor. Bu nedenle anlaşılır bir kitap. Herkese tavsiye ederim.
Başı Sınuklar İçin Kılavuz
Başı Sınuklar İçin KılavuzKemal Sayar · Kapı Yayınları · 20193,335 okunma
·
145 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.