"...ama doğduğu günden bu yana hiçbir insan kaçamaz kaderinden, ister korkak olsun, ister yürekli."
Homeros’ un Yunanca İlias adını taşıyan, İlyon ya da Troya olarak anılan kentin destanıdır. Konusu Troya savaşı olmakla beraber, bu savaşın ancak kısa bir dönemini kapsar. 24 bölümlü ve 16000‘i aşkın dizeli destan Troya savaşının dokuzuncu yılında tam 51 günlük bir süreyi kaplar.
Gelelim kitabımıza; tanrılar ve insanların savaşlarının anlatıldığı efsane destan. Bir kadının kaçırılması sonucu yıllarca yapılan savaşlar. Bu savaşlara bir de tanrıların karışmasıyla ortaya çıkan destan...
Öncelikle mitolojiye pek ilgim yoktu. Ancak okuduğum Kayıp Tanrılar Ülkesi, Benim Adım Kirke gibi kitaplardan sonra ilgilenmeye başladım.
Okuması kolay ancak anlaması oldukça zor oldu benim için. Kitabın önsözü harikaydı. Okurken sürekli tanrılar, krallar arasında kimdi derken baktım olmuyor. Eski usul yazdım, çizdim doğrusu...
Öğrendiklerim ise derya deniz... İnsani özelliklerin yanında tanrıların istekleri, azapları ise çok değişikti doğrusu.
Genel kültür olarak bildiğimiz Troya kenti, Paris, Herkül gibi krallar... Meşhur Helen. Apollon, Zeus, Hera gibi pek çok tanrının savaşması...Sonuç olarak, Hektor'un ölümü ile Troya’ da ağıtlar yakılırak cenaze töreni düzenlenir.
Azra Erhat kitabın çevirmeni. Onunla ilk tanışmam Halikarnas Balıkçısını okurken oldu. Cevat Şakir Kabaağaçlı' nın büyük aşkı... Sonrasında Meltem Ulu'nun yazdığı Halikarnas Balıkçısı'nın Yolculuğu kitabında Cevat Şakir'in hayat hikayesini okuduğumda onların evrensel aşklarına da hayran olmuştum.
Ben sanırım mitolojiyi de sevdim. Takdir sizin, keyifli okumalar dilerim.