Gönderi

504 syf.
8/10 puan verdi
Evrim kuramının zaman içerisinde nasıl istismar edilip değiştirilip anlatıldığına şahit olmak ve gerçek evrim kuramını ilk ortaya atmasa da kapsamlı bir şekilde araştıran, anlatan ve kanıtlarıyla gösteren Charles Darwin'in bu kitabını kesinlikle okumalısınız çünkü yazar bu kitapta şu an evrim konusunda olan kafa karışıklıklarını gideriyor. Öncelikle günümüzde "evrim teorisi" denilince ardından iddia edilenler şöyledir; 1- Bir yaratıcı yok evrimsel süreçlerle canlılık oluştu. 2- Dinler evrimle çelişir Bu 2 iddia oldukça popüler iddialardır bu da evrimi kapsayıcı bir şekilde araştırmamaktan kaynaklanmaktadır çünkü bu 2 iddia teorinin başyapıtlarından belki de en önemlisi olan Charles Darwin' e göre yanlıştır, işte tam olarak bu yüzden bu yanlış iddialara bakmadan öncelikle Charles Darwin'in dediklerini dinlemelisiniz. 1- Öncelikle evrim teorisi yaratılışı yani oluşumu değil çeşitliliği açıklamaya çalışır yaratıcıyı da ortadan kaldırmaz Darwin'in bu kitapta sayfa 433'te de dediği gibi "Bu nedenle analojiden çıkarmam gereken sonuç, dünyada bugüne kadar yaşamış tüm organik varlıkların ilk yaşam nefesini yaratıcının bahşettiği tek bir ilkel formdan köken almış olduğudur." Yani Darwin'e göre de zaten yaşamın başlangıcı için yaratıcıya ihtiyaç olduğudur. 2- Evrim dinlerle çelişir iddiasıdır fakat bu da yanlıştır, evet evrim kuramı neredeyse her konuda modern bilimle hiçbir şekilde bağdaşmayan sözler söyleyen dinlerle çelişebilir fakat canlıların birden oluştuğunu söylemeyen dinler özellikle İslâm evrimle çelişemez yalnızca insanın yaratılışı günümüzdeki evrime uymuyor sanılabilir fakat bu konu müteşabih bir konudur bir tarafta istismar edilen yönlendirilmeye çalışılan naturalist bir şekilde aktarılan bir evrim teorisi var bir yandan da 1400 yıldan fazla çoğu Müslüman tarafından evrim teorisi ile ilişkisi bulunmamış haliyle kitabın yorumlanması da öyle yapılmış bir Kur'an var elbette günümüzde birbirinin çeliştiği düşünülmesi kaçınılmazdır fakat Kur'an asla evrim teorisi ile çelişmez aksine çoğu konuda destekler yalnızca insanın yaratılışı Hz.Adem ilk insan konusu çelişiyor olarak iddia edilebilir fakat o da bilimsel olan evrim teorisi ile ilişkili bir durum değil tamamen naturalist nonteistlerin evrimsel yorumuyla ilişkilidir. Yani özellikle İslâm dini bilimsel ve rasyonel bir yaratılışı anlatır. Kur'an'a göre de bilim insanlarına göre de canlılık suda oluşmaya başlamıştır ve canlılığın başlaması için mümkün olan tek yer sudur. "İnkâr edenler, göklerle yerin bitişik olduğunu görmediler mi? Sonra biz, o ikisini birbirinden ayırdık. ve her canlıyı sudan yarattık. Hâlâ inanmazlar mı?" (Enbiya 30) "Ve Allah, bütün hayvanları sudan yarattı. Onların bir kısmı karnı üzerinde, bir kısmı iki ayağı üzerinde, bir kısmı da dört ayağı üzerinde yürür. Allah dilediği şeyi yaratır. Muhakkak ki Allah, her şeye gücü yetendir." (Nur 45) Ardından Kur'an'da diğer dinlerde anlatıldığı veya bilimsel bilgilerden uzak kalmış insanların inandığı gibi canlıları Allah'ın birden yarattığı iddiasının aksine evrim teorisinde de iddia edildiği gibi canlılığın önce suda başladığını ve canlıların birden değil de bu forma gelene kadar bir süreç geçirdiği anlatılır. "Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın." (Ankebut 20) Ayette de anlatıldığı üzere Allah yeryüzündeki canlıları varlıkları birden yaratmamış aksine kademeli bir şekilde belirli bir süreçte yaratmış ve bu yaratma sürecinin nasıl gerçekleştiğini görmemiz için sürecin başlangıcına doğru araştırmalar yapmamız tavsiye edilmiş. Hz.Adem ise yüksek ihtimalle homo sapiens olabilir çünkü ayette Hz.Adem'in önce birer hayvan gibi utanma yani insani duygusunun olmadığı ve cennet denilen bahçede yaşadığı anlatılır elmayı yiyince ayıp yerlerinin kendilerine görünür olması ve tıpkı mağara insanları gibi elmayı yedikten sonra bilinç kazanıp yapraklarla cinsel organlarını kapattıklarını söylemesi de tamamen canlılığı ve insanın yaratılışı efsanesini mantıklı hale getirmiştir. "Böylece ikisini de ayartmış oldu. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara, “Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylemedim mi?” diye seslendi." (Â'râf 22) Kitaba yeniden dönecek olursam Darwin'in düşüncelerini mantıklı buldum diye kitabı güzel bulmadım, benim kitabı güzel bulma sebebim evrim teorisinin aslında ne olduğunu kırpmadan, spekülasyon yapmadan anlatıyor olmasıdır çünkü kendisi korkmadan taraftarlık yapmadan kuramının eksik olduğu veya mantıksız olduğu yerlerini konuşabiliyor fakat günümüzde evrim teorisinin size mantıksız gelen yerlerini anlattığınızda bilim düşmanı olarak ilan edilmenizin yanında alay ediliyor ve sorunuzun cevaplandırılmadığını görüyorsunuz hatta cevaplandırılsa bile yine mantıksız bir cevap olduğunu söylediğinizde karşı taraf hatalı olduğunu kabul etmeyecektir çünkü evrim teorisi artık ekseriyetle nonteistlerin tek sığınağıdır canlılığı kendi çaplarında açıklayabilecek başka alternatifleri yok bundan dolayı teoriye karşı en ufak eleştiride çıldırıyorlar ve evrimi kapsamlı bir şekilde bilmemelerine rağmen "evrim gerçektir" diye ortalıkta dolaşıyorlar fakat Darwin bunu yapmıyor mesela kitabın "kurama ilişkin sıkıntılar" adlı bölümünde evrime yöneltilen soru ve itirazlara cevap vermeye çalışıyor. Bazı sorulara mantıklı cevap veriyor ve gerçekten de o sorular evrim kuramı için hiçbir sorun teşkil etmiyor fakat bazı sorular var ki Darwin bunlara cevap verememesinin yanında evrimin ancak ne şekilde gerçekleşeceğini itiraf etmiş oluyor. Örnek olarak son derece kusursuz ve karmaşık organların (kompleks) nasıl oluşmuş olabileceği sorusuna göz ile başlıyor gözün doğal seçilim yoluyla oluştuğunu anlatmaya çalışıyor yani evrimi yıkabilecek derecede kuvvetli olan bu soruya zaman içerisinde seçilim cevabını vermesinin yanında en kompleks organa yalnızca göz örneğini vererek garip bir şekilde kuramını savunuyor. Bakın Darwin o çağda kompleks yapılara o kadar uzak ki kompleks yapılar sorulunca aklına ilk göz geliyor ve onun üzerinden cevaplamaya çalışıyor oysa ki yalnızca insanı baz alsak bile mikrodan makroya alyuvarlardan tut kalbin beynin yapısına kadar her şey sistemli bir kompleks yapıdır insanın yalnızca hipofiz bezini düşünün bu yapı yumurtalıkları düzenleyen, testislerin işleyişini düzenleyen, kemik dokusunu düzenleyen yani vücudun düzenli ve eşit büyümesini ayarlayan, deriyi düzenleyen, meme dokusunu uyaran kadının bebeği doğmasına yakın artık süt oluşmasını ileten, tiroid bezini uyaran o hormonları düzenleyen, rahim kaslarını oksitosin hormonuyla uyararak doğumu başlatan ve kolaylaştıran, böbreklerin düzenli çalışması ve elektrolit düzenlenmesinde gibi daha sayamadığım çokça hayati görevi olan bu yapı nasıl olur da bir mutasyon sonucu ve milyonlarca yıl seçilimin etkisiyle oluşmuş ve gelişmiş bir yapı olabilir? Bu hipofiz bezinin yaptıklarından yalnızca 1 tanesi yapılmazsa canlının devamı sağlanamaz durum bu olduğu halde nasıl kademeli bir oluşuma inanabiliriz? Bu saydığımız tüm görevleri tek başına yapmaya çalışan bir yapı nonteistlerin iddia ettiği gibi yaratıcı olmadan yalnızca çevresel faktörlerin etkisiyle türün zaman içerisinde gelişmesiyle nasıl oluşabilir? Evrim için bir süreç gerekli hem de bu milyonlarca bir süreç hadi aklımızı zorlayalım yüzde 99 zararlı olan mutasyonun böyle mükemmel bir yapı oluşturduğunu düşünelim fakat bu yapı yukarıda saydığımız tüm görevleri oluştuğu andan itibaren yapmalıdır bu da mümkün değildir tesadüfi eseri oluşan bu yapı nasıl olur da vücudu tanıyormuş gibi gerektiği zamanda, gerektiği şekilde, gerektiği ölçüde uyarıp gereken hormonu uyarabilir? Kompleks yapıların canlıların süreç içerisinde kademeli bir şekilde oluşamayacağının delili olmasının yanında gezegenlerde bitkilerde yeryüzünde mikrodan makroya her şey faaliyet (işleyiş) halindedir fakat konumuz canlılık olduğu için bu faaliyet deliline insan vücudu üzerinden örnek vereceğim bunu da kalp üzerinden göstereceğim öncelikle kalbin her detayını şöyle yazayım; Her gün, kalbiniz yaklaşık 100.000 kez atar. Bu, dolaşım sisteminiz adı verilen bir kan damarı ağı aracılığıyla vücudunuzun etrafına sürekli olarak yaklaşık beş litre kan pompalar. Bu kan, organlarınızın ve kaslarınızın düzgün çalışmasına yardımcı olmak için vücudunuzun her yerine oksijen ve besin sağlar. Kanınız ayrıca istenmeyen karbondioksit ve atık ürünleri de uzaklaştırır. Kalbinizin bir sol tarafı ve bir sağ tarafı vardır, bunlar Septum adı verilen ince bir kaslı duvarla ayrılır. Kalbinizin her iki tarafında da bir üst odacık ve bir alt odacık vardır. Kalbinizin sağ tarafı, vücudunuzun etrafında dolaşan oksijensiz kanı alır. Taze bir oksijen kaynağı toplamak için kanı ciğerlerinize pompalar. Kalbinizin sol tarafı, yeniden oksijenlenmiş kanı vücudunuza tekrar pompalar. Kalbinizin elektrik sistemi, kanınızın düzenli bir şekilde pompalanmasını sağlamak için kalbinize ne zaman kasılacağını ve ne zaman gevşeyeceğini söyler. Kasılma ve gevşeme talimatları elektrik sinyalleriyle taşınır. Elektrik sinyalleri, kalbinizin doğal kalp pili olarak bilinen sinüs düğümünden gönderilir. Genellikle, sinüs düğümü elektrik sinyallerini sabit bir hızda gönderir, ancak hız, duygularınıza bağlı olarak değişebilir ve eğer aktifseniz veya dinleniyorsanız bu sizin kalp atış hızınızdır. Kalbiniz dolaşım sisteminin geri kalanına atardamar ve toplardamar adı verilen kan damarlarıyla bağlıdır. Atardamarlarınız oksijen bakımından zengin kanı kalpten vücudunuzun diğer bölgelerine iletir. Damarlarınız oksijensiz kanı organlarınızdan kalbinize geri döndürür atardamarlarınız ve damarlarınız kılcal damar adı verilen daha da küçük kan damarlarıyla birbirine bağlıdır. Kanınız, kalbinizin ve vücudunuzun geri kalanının etrafında, tek yönlü bir trafik sistemi gibi tek yönde akar. Kalp kapakçıklarınız kan akışınızın yönünü kontrol eder, her kalp atışıyla açılıp kapanan kapılar gibi davranırlar. Vücudunuzun geri kalanı gibi, kalbinizin de düzgün çalışması için oksijen açısından zengin kanla beslenmesi gerekir. Koroner arterler, kalbe oksijenli kan sağlamaktan sorumlu arterlerdir. Koroner arterler kanı dağıtmak için kalbin dışına yayılır. Kanınız, vücudunuzun geri kalanına pompalanmadan önce yeniden oksijenlenmek için kalbinizden ve ciğerlerinizden akar. Oksijen kanınıza dört ana adımda eklenir, bunlar: 1- Sağ atriyum, vücutta dolaşan düşük oksijenli kanı alır. Sağ atriyum kanı sağ ventriküle pompalar. 2- Sağ ventrikül, yeni bir oksijen kaynağı almak için düşük oksijenli kanı akciğerlere pompalar. 3- Sol atriyum, akciğerlerden aldığı yüksek oksijenli kanı sol ventriküle pompalar. 4- Sol ventrikül, yüksek oksijenli kanı vücudun geri kalanına pompalar. Kaynak: bhf.org.uk/informationsupp... Yukarıda gösterdiğim üzere kalbin işleyişi bu şekildedir inanılmaz karmaşık olmasının yanında düzenli bir faaliyet halindedir kalbin yaptığı görevleri bilinçli olan bir insana versek zor yapar yapabilmesi için de belki de haftalarca ne yapması gerektiği hakkında eğitim alması gerekir fakat diğer organlarda da olduğu gibi kalp cansız ve bilinçsiz bir yapıdır o halde bu kalp nasıl olur da bu karmaşık görevleri her saniye düzenli bir şekilde yapabilmektedir? Ayrıca kalbin yapısı da inanılmaz bir kompleks yapıdır atriyum veya ventriküllerden biri olmasaydı, triküspit, pulmoner, mitral ve aort kapaklar aynı şekilde biri bile olmasaydı canlılığın devamı sağlanamaz yani milyon yıl içerisinde önce ökaryotlar bilateryalar teleostomiler olarak oluştuğumuz bir süreçte bu halimize gelene kadar böyle hayati öneme sahip kompleks yapıların cansız ve bilinçsiz organların görevlendirilmiş gibi faaliyetlerde bulunması milyon yıl içerisinde yalnızca doğal evrimsel mekanizmalara dayandırılamaz ancak yaratıcı varsa bu olaylar mümkün olabilir bu da yine yaratıcıyı zorunlu kılar. Ben evrime inanıyorum fakat yaratıcıya inandığım için inanıyorum çünkü konu en basitinden epifiz bezi, kalp gibi kompeks yapılara geldiğinde mantığım vicdanım Tanrı'yı arıyor ve bu evrimin her mantıksız bulduğum yerinde karşıma çıkıyor bakın olayı basite indirgedim milyonlarca canlının milyonlarca kompleks yapısından bahsetmiyorum yalnızca insandan bahsediyorum. Ayrıca kompleks yapıların evrimi çökerteceğini Sayfa 190'da Darwin de söylüyor; "Var olan herhangi karmaşık organın, birbirini izleyen çok sayıda hafif değişiklik yoluyla oluşamayacağının kanıtlanması halinde benim kuramım muhakkak çökecektir. Ama şimdilik böyle bir olguya hiç rastlamadım." Demektedir. Darwin o zamanlarda belki de böyle bir olguya rastlamadı fakat günümüzde bu yapılardan sayamayacağız kadar fazladır. Ayrıca yaratıcı gerçekten olmasaydı olaylara tamamen materyalist nonteist biri olarak yaklaşsaydım da kesinlikle yaratıcısız bir şekilde anlatılan evrime inanamazdım çünkü gördüğünüz üzere yalnızca bu basit yapılar bile kademeli bir şekilde milyonlarca yıl içerisinde değişip gelişen bir sistemle oluşamaz zaten bu süreç içerisinde oluşup gelişirken canlı prototip halde hayatta kalamaz. Bir de yapıların kompleks olmasının yanında türler de kompleks yapıdadır karadan suya geçişte, sudan karaya geçişte canlıların başlıca tüm solunum sistemi olmak üzere çoğu yapısı değişir bu da yaratıcı müdahalesi olmadan yalnızca evrimsel mekanizmalar ile mümkün değildir bu soruna Darwin de kitabında değiniyor; Örnek olarak "Balıkların yüzme kesesi karaya geçişte akciğere dönüşmüştür" demektedir. (s.191) Ayrıca etçil bir hayvanın nasıl sucul bir hayvana evrimleşeceği ve bu hayvanın geçiş sürecindeyken nasıl hayatta kalmış olduğu sorusuna uçan maki ve sincap örneği vererek saçma sapan bir şekilde soruyu cevaplandırıyor ve sayfa 182'de de bu soruya 2 tane garip örnek gösterdiği için bu durumun kendisini üzdüğünün itirafını yapıyor belli ki cevaplarından kendisi de tatmin olmamış ki ben de olmadım ayrıca soru, böçekçil bir 4 ayaklı hayvanın uçan bir yarasaya dönüştüğü olsaydı buna cevap veremeyeceğinin itirafını da yapıyor yani Darwin bu konuda o zaman da bir cevap bulamamıştı bugün buna da bir cevap bulunabilmiş değil ve buna yaratıcı dışında verilecek hiçbir cevap mantıklı olmayacaktır. Evrim teorisi belirli bir yere kadar doğrudur zaten bunu Darwin'den 1000 yıl önce yaşayan El Cahiz bile söylemiştir. Çevreye en iyi uyum sağlayan veya güçlü olanın hayatta kalması doğal seleksiyon, mutasyon, adaptasyon evrimin mekanizmaları olan bu mekanizmalar zaten doğrudur El Cahiz Charles Darwin gibi teorinin savunanları da bu mekanizmaları savunur bu zamanda "doğal seleksiyon yoktur" diyebilecek birini düşünmüyorum fakat aradaki fark günümüzde yalnızca bu mekanizmalar üzerinden gidilerek tüm canlılığın oluşumu açıklanmaya çalışılıyor bu da bilim değil evrimin materyalistler tarafından ortaya atılan sorunlu bir evrim felsefesidir bilimsel olmayan, sorun yaratan ve mantıksız olan budur. Bu felsefenin sorun yarattığı kısımları en başta kompleks organlar, kompleks organların faaliyetleri üzerinden anlatmıştım en başa gidip şans eseri yine kompleks olan hücre oluşumunun bile imkansız olmasından cansız varlıkların canlı varlık oluşturamayacağından abiyogenez saçmalığının boş bir iddia olduğundan da bahsedebilirdim fakat yapmak istediğim aklınızı vicdanınızı kullandırabilmektir göremediğimiz bir zaman için sözde bir kaynak paylaşıp "bilim insanları abiyogenezi deneyle kanıtladılar" demek popüler bilimciliktir ben bunu yapmadan somut bilgilerden yola çıkarak gerçeğe ulaşmaya çalışıyorum. Mesela epifiz bezi görevlerinden bir örneği daha açayım. Örnek olarak cinsel birliktelikten sonra hamileliğin ortasında sütün temel yapı taşlarından olan laktoz ve proteinlerin büyük kısmı üretilmeye başlanır. Tam da doğumdan hemen sonra gerçek anlamda anne sütü son halini alır. Bu dönemde yani doğumdan hemen sonraki süt; çok sayıda protein ve laktozun yanı sıra, glukoz (şeker), immünglobulinler (bebeğin savunma sitemini güçlendiren maddeler), bebeğin gelişimi ve sağlığı için gerekli birçok maddenin bulunduğu biyolojik olarak çok zengin bir sıvı halini alır ve bu süt mucizevi besin olarak adlandırılır peki bu neden olmaktadır? Hipofiz bezi prolaktin hormonu salgılayarak adeta "artık bebeğin doğuyor besine ihtiyacı var memelerin süt üretmeli" diyerek komut veriyor ardından vücudun o bebeğe gerekli besini ayarlamayı biliyormuş gibi bebeğe en gerekli besinleri içeren sağlıklı bir içecek üretiyor ve bu içecek tam da gerektiği şekilde 2 yıl sonra bebek katı yemek yiyebilecek duruma geldiğinde kesiliyor tüm bunları ayarlayan biz değiliz bunları ayarlayan bir düzenleyici, tasarımcı olmak zorunda değil midir? Ayrıca bu yapılar evrimsel süreçte bildiğimiz üzere birden oluşup gelişmedi peki bu yapı oluşup gelişirken henüz eksik prototip haldeyken nasıl canlılığın devamı sağlanabilir? Yeni doğan bebeğin o yaşta yiyebileceği tek besin süttür. Ayrıca dikkat edin başka canlıların sütü bile insan yavrusu için iyi değildir ihtiyacını tek karşılayabilecek tek içecek anne sütüdür. Öte yandan vücudumuzda yaralar kesikler oluştuğunda kanımızdaki trombosit adı verilen proteinler ve parçacıklar, kan pıhtısını oluşturmak için birbirlerine yapışır pıhtı oluşturma sürecine pıhtılaşma denir bunun sayesinde kanın durması sağlanır pıhtılaşma olmasaydı canlılık devamı sağlanamazdı çünkü kazaları saymazsak bile insanın doğum anında, regl, stres tansiyon sonucu bile kanamalar olur insan yaşamı boyunca kaçınılmaz olan bu kanamalar kanın pıhtılaşma özelliği olmadığı zamanda kanın akması kesilmezdi ve canlı hayatını devam ettiremezdi. Vücudumuzda kanama olunca veya yara olunca neden hücreler kanamayı durdurmak veya yarayı iyileştirmek için uğraşır? Bu işi vücut şans eseri mi kazanmıştır, yoksa yarattığı canlıyı tanıyan karşılacağı durumları bilen yaratıcı mı tasarlamıştır? Kademeli bir şekilde milyonlarca yıl içerisinde de doğal seleksiyon sonucu bu özellikler kazanılmış olamaz çünkü az önce de belirttiğimiz gibi kanın pıhtılaşma özelliği olmadığı zamanda canlı hayatta kalamazdı çünkü en basitinden memelilerde doğum ve regl kanaması kaçınılmaz bir şekilde gerçekleşir kanın pıhtılaşıp durma özelliği olmadığı zamanda canlı yaşayamazdı yaşayamadığı için de türün milyonlarca yıl içerisinde Evrim geçirmesi beklenemez. Bkz. İntelligent design. Vücudumuz mikrodan makroya akıllı tasarım üzerine tasarlanmıştır bu tasarım doğal seçilim ile açıklanamaz mesela 1- İdrarımız geldiğinde veya dışkı yapmamız gerektiğinde neden beynimiz uyarılır? 2- Neden her insanın sesi aynı değil? 3- Neden tüm canlılar olması gerektiği frekans aralığındaki sesleri duyar? Düşük frekansta anlaşan hayvanlar neden tam da olması gerektiği frekanstaki sesleri duyar biz neden duyamayız? Bu saydığım örneklerin tam tersini düşünün yani tuvaletimiz geldiğinde uyarılmadığımızı, her insanın sesinin aynı olduğunu ve her sesi duyabilecek kapasitede olan kulaklarımız olsaydı düşünün inanılmaz bir kaotik yaşam olurdu değil mi? Belirli bir düzenden bahsedemezdik fakat yaşamaya devam eder miydik? Elbette ederdik bu saydığımız özellikler olmasaydı berbat bir hayat yaşamış olurduk fakat ölmezdik o halde "idrarı geldiğinde uyarılmayanlar seleksiyona uğradı uyarılanlar neslini devam ettirdi ondan uyarılıyoruz" iddiası da geçersiz olur diğer saydığım örneklerle de aynı durumu yaşardık yani bu saydığım tasarım örneklerinde evrim mekanizmaları geçersiz, o halde neden bu özelliklere sahip olduğumuz sorusunun en doğru cevabı kaotik yaşam sunmayan düzenli bir yaşam için insanı tasarlayan Tanrı'dır. Çok uzattım konumuz kitaptı biliyorum fakat neden teistik evrime inandığımı, ateistik evrimin imkansız olduğunun delillerini her şekilde örneklendirmek istedim bunun yanında ateistik evrime inanmanın insanı ahlaki sıkıntıya ve sosyolojik çelişkiye soktuğu konular da vardır fakat çok uzattım bu da başka bir yazının konusu olsun... Unutma! - Evrim varsa Tanrı da olmak zorundadır. - Eğer ki Tanrı yoksa evrim de yoktur. - Evrim teorisini mümkün hale getiren tek yöntem Tanrı'dır.
Türlerin Kökeni
Türlerin KökeniCharles Darwin · Alfa Yayınları · 20202,518 okunma
·
1 artı 1'leme
·
280 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.