"Aşk vadisine temiz girip temizlikle toprak oldukları için cennette Rıdvan bahçesine alındılar..."
...
Ben Leyla ile Mecnun'u okumayı pek severim, tüm o aşk hâlleri içinde gönlüme en yakın bulduğum onlardır. Ama içlerinde en çok Fuzulî'den severim. Sanki en doğrusunu o anlatmış, o söylemiş gibi gelir bana.
Leyla'nın maşuk, Mecnun'un aşık yazılması gereken yerde Fuzulî, ben yazayım siz karar verin demiş sanki. Bana öyle geliyor. O yüzden kararım karar olmuyor. Her seferinde değişiyor. Zaten aşığın kararı olmaz diyor aynı Fuzulî. Kendime yakın bulmam ondan bundan diyemem ama mesela şöyle bir söylemi var Kays'ın,
"Söyleyeceksen Leyla hakkında söyle. Leyla dışında söylenecek şey benim için bir masal."
Bunu anlayabiliyorum. Bunu ona söyleten şeyi daha doğrusu. Müthiş bir şey. Aşkı tedbirden beri gören Mecnun, aşk riyayla bağdaşmaz diye düşündüğü için onu gönlüme yakın buluyorum. Leyla bir şey okumak istese okuyacağı kitap Kays'n yüzü oluyor, Kays yazı yazacak olsa Leyla'nın kaşı, yazı örneği yerine geçiyordu. Sevgilinin gözünden görmek her şeyi, kendini öyle izlemeyi anlayabiliyorum.
Kısacası yaşamadan bilinemeyecek bir sürü şeyi onların şahsında hücrelerimde hissettim. Uzun zamandır. Gerçekten çok uzun zaman olmuştur, başkasının sevdasına ağladığımı hatırlamıyorum. Ve gerçekten de çok lezzetli bir ağlamaydı. Onlarla. Acıları ile gurur duydum. Başkasının sevdasına gururlanmak farklı bir his. Ben onu anlatamam ki. Ama var öyle bir şey. Öyle gurur duydum ki sonunda sevinçten öyle aktı gitti bir şeyler. Hele o toprağa tertemiz girdikleri. Ben bu âlemin hiç bir sırrına vakıf değilim belki ama bildiğim bir şey varsa , o da aşkın, sevdanın adı ne olursa olsun yaradılışın tüm delillerini de, tüm dertlerini de barındırdığıdır. Aşk, Kâbe'de Allah'ım bu derdi benden alma, bilâkis arttır demektir belki... İyi ki geçtiniz dünyadan...