MİKADO'NUN NEŞTERİ!Kar taneleri her yüreğe ayrı yağar. Kiminde sıcak bir yuvanın penceresinden tatlı bir izleneceyken, aynı kar kiminde çaresizliğin kol gezdiği bakışlara yokluk katar.
Bir de dört duvarı olamayanlar vardır kış gecelerinde ya da içinin yükselen duvarlarında yalnızlığının rengi ile rengini yitirenler...
Bir kış gecesinde yuvası olmayan, kucağında bebeğiyle bir kadın ve eviyle içinin duvarlarında yaşayan bir adamın karşılaşması. Adamın kadını soğuk geceden korumak için evine davetiyle başlar hikaye.
Çekinerek eve gelen kadın ve adamın sohbeti, biraz tutuk biraz çekingendir başlangıçta. Zaman geçtikçe bir sıraya biner ve bu sıraya Mikado'nun çöpleri eşlik eder.
Ve başlar bir katarsis gecesi.
Oyun torbası açılır ve içinden çıkan renk renk çubuklar, bir elde demet halinde tutulur ve demet diklemesine masanın üstüne bırakılır, diğer çubuklar sarsılmadan toplanmaya başlanır. En büyük sayıyı işaret eden çubuk Mikado, bir sonraki Mandarin ve sonraki Samuray.
Bir kadın ve bir erkek...
Bir kış gecesinde, bir masanın etrafında, çubukları sarsmadan toplamaya çalışırken bir yaşam boyu içlerinde biriktirdikleri yaşanmış veya yaşanmamış her ne varsa masaya bırakmak için sıraya girerler. Cansever'in "Masa da masaymış hani!" dediği gibi, masa yüklenir sözlerin ve hislerin ağırlığını.
An gelir sesler yükselir. İçinin duvarlarına çarpan, kendiyle yüzleşen kadın ve erkek, kendilerini duyabilmek için seslerini ve sözlerini daha çok yükseltirler kendi hiçliklerinde boğulmaktan korkarak.
Görkemli yalnızlıkların dışa aktarımındaki karalık, kadını ve erkeği kendi rengine boyar.
Şair yanıyla daha çok bilinen , Garip akımının temsilcilerinden Anday, bu oyunuyla kadın ve erkeğin iç katmanlarını, okuyucuyla başarıyla buluşturur.
Öyle ki insana kendini şöyle bir yoklattırır: "Ya o masanın başında ben olsaydım?.."
Satırlar nihayete ererken iyisi mi şair Anday ile tamam olalım :
Uyumayacaksın
Memleketinin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketin hali Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku giremez ki... Uyumayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin içinde
Ta gün ışıyıncaya kadar
Vakur metin sade
Çalacaksın.