Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

133 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Nobel Edebiyat Ödüllü Amerikalı yazar Saul Bellow, günümüzün hareketli, heyecanlı, uyanık dünyasına ayak uydurmakta zorluk çeken sıradan bireyin sesi oluyor; arka plana itilen ve görünmez kılınan bu insanları önümüze çıkarıyor romanlarında. Akademi ödül gerekçesinde, Bellow’un “derin bir insanlık kavrayışıyla çağdaş kültürün incelikli bir çözümlemesini eserlerinde birleştirmesine” dikkat çekilmiş. Yazarın dördüncü romanı “Günü Yaşa“ da, aynı “incelikli görüş“ ile başarısız bir aktör olan orta yaşlı William’ın bir günde yaşadıklarına odaklanıyor. Sıradan bir birey William. 2 kuşak üniversite mezunu bir ailenin okumamış oğlu. Üniversiteye başlamış ancak önüne çıkan aktör olma fırsatını, aslında daha başlarda gerçekleşmeyeceğini anlasa da, geri çevirmemek uğruna okulunu bırakıp Hollywood’a taşınmış. Basit bir kaç figüranlıktan, ama boşa harcanan 7 koca yıldan sonra bu rüyaya son verip bir şirkette satışçı olarak çalışmaya başlamış ama uğradığı haksızlıklar sonucu bu işinde de tutunamamış. Romanda, sıklıkla geçmişe giderek bize hayat hikayesini aktarsa da, yazar William’ın bir gününe odaklanıyor. Ve bu bir günde yaşananlarla William’ın iç dünyasını önümüze seriyor. Çok tanıdık bir birey William. Her ailede vardır, hani bir baltaya sap olamamış denir, işte öyle. İyi niyetli, iyi kalpli, kötülük düşünmüyor, başkasının elindekine göz dikmiyor. Ama -belki de biraz bunlar yüzünden- günümüzün rekabetçi dünyasında tutunamıyor. Her başarısızlık onu daha derin sıkıntılara iter ve o içine düştüğü derin boşlukta uçtan uca savrulurken, hala hayatının amacını bulabilmek, hayata kıyısından tutunabilmek için yardım bekliyor. Psikolojiye meraklıysanız büyük keyifle okuyacağınız bir yazar Saul Bellow. Bu kısacık romanda William’ın sorunları arasında debelenmesini, hatalarını düzeltmeye çalışırken daha büyük hatalar yapmasına sebep olan ruh halini, o sıkışmışlık hissini, özgüven eksikliğini, gururu ile zayıflığını itiraf etme arasındaki gidiş gelişlerini çok güzel betimliyor. Bireyin ruh halindeki dalgalanmaları; öz bakımı, vücudunun duruşu ya da yüzündeki mimiklerini detaylandırarak aktarıyor. Sanki William’ı, oteldeki o gününde, kanlı canlı karşımıza çıkarıyor. Romanda bizi kızdıran Tamkin ya da William’ın babası gibi karakterlere de yer veriyor Saul Bellow. Biri zayıfılığını anladığı William'ı sömürüyor, öbürü başına bela olacağını düşündüğünden evladını kendinden uzak tutuyor. Bunlara öfkemizi yöneltiyoruz romanı okurken. Ama… Bellow o kadar kolay bırakmıyor bizi. Kendimizi sorgulamamızı da sağlıyor. Acaba biz ne kadar anlayış gösteriyoruz benzer tanıdıklarımıza? Dinlemek, anlamak, ayağa kalkmalarına yardım etmek için ne kadar emek veriyoruz? Başarısızlıkları nedeniyle onları suçlayarak aslında -aynı William’ın kızdığımız babası gibi- arkamızı dönüp kaçmış olmuyor muyuz bizler de? Nedense William, hayatı boyunca anlaşılamamış dayımın silüetine bürünüyor ben okurken. Çoğu alanda sıra dışı yetenekli ama gündelik hayat sorunlarıyla baş etmekte bir o kadar beceriksiz olan, bugün yaşasa belki de teşhis ve tedavi edilebilecek olan dayım, tutunamayıp gözlerimizin önünde kayıveriyor bu hayattan. Kim hatalı? O mu, bizler mi?
Günü Yaşa
Günü YaşaSaul Bellow · İletişim Yayınevi · 2015280 okunma
·
257 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.