Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

160 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Tanrı'ya ve İnsana Dair, sosyolog Zygmunt Bauman ve teolog Stanislaw Obirek arasında geçen diyaloglardan oluşan bir kitap. Açıkçası kitabın bu kadar çok katmanlı olmasını beklemiyordum ama oldukça karmaşık bir yapısı var ve konuları bölümlere ayırarak bu karmaşayı gidermişler. Kitapta, günümüzdeki tektipleşmenin ve tüm farklılıklara savaş açan, asimile eden egemen zihniyetin köklerine inmekte, bunu eleştirmekte. İnançsız olarak kendini tanımlayan Z. Bauman ve rahip olan S. Obirek kalkış noktaları ne kadar farklı olsa da uyum içinde ve anlayışla yaşamanın mümkün olduğunu söylüyor ve böylece dayanışmanın önemine değiniyor. Bauman, kapitalist tüketimci toplumumuzun dayanışmayı değil karşılıklı şüpheyi ve rekabeti ürettiğini, böylece insan dayanışmasının değersizleştiğini belirtmekte. Sonuç olarak ise bireyin içinde yaşadığı toplumun niteliğine olan ilgisi de körelmekte. Bunun engellenebilmesi için insanlar ne kadar farklı görüşte ve kimlikte olursa olsunlar karşılıklı hoşgörü, anlayış ve açık fikirlilikle uzlaşmacı bir tavır sergilenmesi gerekiyor. Yazarlar da bunun hayati önemde olduğunda hemfikirler. Bundan sonraki kısımda konu monoteizme geliyor. Üç büyük semavi dindeki tek Tanrı inancının temel sorununu ise kitaptaki şu alıntı açıkça gösteriyor; "Bir yanda farklılıklara karşı hoşgörülüdürler, ancak diğer yanda yeni duvarlar inşa ederler. Ve bu duvarlar asla yıkılamaz; bir kere tek ve biricik hakikate ulaştığımda, neden aramaya devam etmem gereksin ki? Yapılacak tek şey bu hakikati başkalarına duyurmak ve fırsat olduğunda onları buna inanmaya zorlamaktır. Hakikate sahip olmak öyle saplantılı bir şeydir ki, etrafına inşa edilmiş duvarlar ancak daha güçlü, yüksek ve fethedilmez hâle gelebilir. Diyalog ve etkileşim sadece lüzumsuz olmakla kalmayıp tamamen kenara atılır, sahip olunan hakikatin verdiği mutluluğa zarar verir." Bu alıntıdan anlıyoruz ki Tek Tanrılı inançların dünyada böyle yaygın olmasının tek sebebi bu inançlarını başka insanlara dayatmasıdır. İnananlar ne kadar bunun aksini iddia etse de üç büyük dinin radikal müritleri bunu yaptı ve yapmaya devam da ediyor (samimi ve ılımlı dindarları tenzih ederek söylüyorum). Kitapta onun dışında Politeist (çok tanrılı) inançların daha kibar bir yüzü olduğunu ve kişisel bir inançla hareket ettiklerini belirtir, ki büyük ölçüde bu doğrudur da. Çünkü sadece var olmayı talep etmektedirler, başka bir şeye ihtiyaçları yoktur. Sınırlar çizilmesini ve ulus devletleri de bu açıdan ele alabiliriz aslında. Çoksesliliğin, çoğulculuğun yaratıcılığına karşı durmak egemen zihniyetin en büyük zulmüdür. Önemli olan ihtilafın çözülmesi değil, birbirlerini dışlasalar bile kültürlere canlılık katan bu tarafların varlığıdır. Alevileri, inançsızları, LGBTQ+ bireyleri ve Kürt meselesini de aynı bakış açısından yorumlayabiliriz. Başlarda biraz sohbete dahil olmakta zorlanabilirsiniz ama ortalara geldikçe çok büyük keyif aldım. İncelemeyi yine bir alıntıyla bitirmek istiyorum: "Beşeri varoluşta yaratıcı olan her şeyin, insanlığın doğası ve vazgeçilmez özü içinde yaratıcı olan şeylerin kökeni insanlığın çeşitliliğidir. Nitekim kardeşin kardeşi öldürmesine yol açan şey insanların çeşitliliği değildir, aksine bu çeşitliliğin reddedilmesi ve insanların bedeli ne olursa olsun kendi bildiğini okumasıdır. İnsanlar arasında barışın, dayanışmanın ve yardımsever işbirliğinin önkoşulu, birden fazla insan olma biçimine rıza göstermek ve böylesi bir çoğunluğun şart koştuğu birlikte varoluşu kabul etmektir." Barışla ve sevgiyle kalın!
Tanrı'ya ve İnsana Dair
Tanrı'ya ve İnsana DairZygmunt Bauman · Ayrıntı Yayınları · 2018137 okunma
·
168 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.